"mümkün öykülerin en iyisi" ve Çelişkilenmek
"mümkün öykülerin en iyisi" ve Çelişkilenmek Aykut Ertuğrul'un iki parçadan oluşan öykü kitabını okumaya başlamadan önce ne ile karşılaşmak istediğimi şöyle bir zihnimden geçirdim. Bütün yaşanmışlıklarını, hassasiyetlerini ve öykü tekniklerinin imkanlarını. Sahip olduğu hassasiyetleri satır aralarından çıkarmak istedim. Var olan bir insanın var olan yaşamını var ettiği bir şeyin içinde gözlemlemek arzusu. Her kitapta bunu arzulamaz insan. Orhan Pamuk okurken arzularım mesela. İstanbul dışında bir şehri anlatan kitaplarda da bu arzu canlanır. Bütün bunlara sırtımı dayayarak okumaya başladım öyküleri. İlk öykü Kuyudakiler. Kuyu denince akla gelen kıssalar vardır. Susturdum onları. Başka bir şeyler bekledim. Birbirine bağlanan bir öykü, güzel bir dil. Merak ediyor insan, sonra dilin akıcılığına da kanıyor. Öykü bitince kuyu kelimesinin çağrışımları tekrar zihnime üşüşüyor. Öyküde geçen Kabil, Davut ve Yusuf. Ters köşe bir şeyler bekliyor insan. Çünkü böylesine aşina olan ş