Kayıtlar

O YÜZDEN YAŞASIN CUMHURİYET

 O YÜZDEN YAŞASIN CUMHURİYET İlk hatırladığım tarih 1999 yılıdır. Okula başladığım o yıl, öğretmen tahtanın sağ üst köşesine tebeşirle bu tarihi atardı. Aşağıya nöbetçi öğrencinin ismini yazardı. Sonraları tarihi nöbetçi öğrencilerin yazmasını istemişti. Çok büyük bir kaygıya kapılmıştım, perşembe ve salı günü çok nettir aklımda. Unutmak ne mümkün, bu tarihi nasıl hatırlamam. Yine aynı yıl bir milli bayramda bütün okul sıraya girdik. Yanımızda kim varsa onunla el ele tutuşup bütün mahalleyi turladık. Mahalle; şehrin en ücrasında, ucuza alınmış konutlardan oluşuyordu. Halen devam eden konutların inşaatı dışında mahallede bir şey yoktu, mahalleyi mahalle yapacak. Çamur, toprak ve yağmur. Bu mahellenin çocukları birkaç yıl boyunca konutun birisinin ilk katında öğrenim görmüşlerdi. Sonra bir okul dikilmişti mahalleye. Mahallede en görkemli bina, eksiksiz tek şey bu okuldu. Orada dikiliyordu işte. Eğitime başlanmış, bayram gelmiş, ellerinde bayraklarla çocuklar yürüyorlar. Bu hatırladığım v

TAŞRADAKİ EVİN İNŞASI

Resim
 TAŞRADAKİ EVİN İNŞASI  1- AĞAÇ Eski Yorgancı Mahallesi. Yazın hiçbir evin şekli görünmez ağaçlardan. Evlerin önü ve arkası ağaçlık. Meyve ağaçları dere suyu ile beslenir. Bahçede iki tane elli yıllık çam ağacı, bir tane asırlık pelit, yan bahçede asırlık bir karadut- gövdesi boylu boyuna koyu bir renge bulanmış.  Evlerin içerisi görünmesin diye perde misali çektikleri bahçe duvarları ve bahçe duvarlarına dizili çam ağaçları. Meram havası yarayan her çam ağacı gibi büyümüş ve serpilmişler. Sık, neşeli, yazları esen rüzgarı hissettiren türden.  Nihayet sonbahar geliyor. Yapraklar bir anda sanki bir gecede ya da bilinmez bir hastalık anında yere seriliyor. Her yer, bütün mahalle sapsarı renge bulanıyor. Çöp tenekeleri insanların üşenmeden topladıkları sarı yapraklarla doluyor. Doğanın işine bir şekilde yetişiyorlar. Bizim bahçe uzunca bir süre sarı yapraklarla bakıyor gelene gidene. Sonra yine bir anda toprağın rengine bürünüyor. Bir devir daim içinde, insan elinden uzakta, yabani görünü

İNSAN BOŞLUKTA SALLANMAK İÇİN YARATILMADI, KALK

Resim
İNSAN BOŞLUKTA SALLANMAK İÇİN YARATILMADI, KALK "Bir yüzyıla nasıl hazırlanabiliriz? Bu, bir parti değil sonuçta. Bir deliliğin içinde yüzüyoruz." İnsan boşlukta sallanmaya müsait değil sanıyoruz. İllaki tutunacak bir şeyler bulmalı. Köksüz olursa ya da bir duvara montelenmezse, vidaları gevşerse vay halimize diyoruz. Bu gidiş, boşluk asla olmamalı; doldurmalı hemen yeni bir şeyle. Bağnazlık, hep dini bir şekilde zihnimde canlanırdı. Sonraları bunun siyasi ayağını da keşfettim. Son yıllarda çevremde gözümün değdiği her şeye bağnazlık bulaşmış gibi geliyor.  Bakınız, bağnazlık şöyle bir tanıma sahip: Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, bağnazca davranış, taassup, mutassıplık, fanatiklik, fanatizm. Üşünmeden her kelimeye bakabilirim. Sözlükte yiğitlik olmaz efenim. Eskiye göre dinler sanki sıkıcılaştı, bir ürüne dönüştü, farklılaştı. Ya da biz sıkıldık, sıkıldığımızı itiraf etmedik, bu açıkça konuşulmadı ama biraz böyle oldu. Çocukken birisi böyle bi

CORTAZAR'IN EVRENLERİ

Resim
CORTAZAR'IN EVRENLERİ: CİNAYETİ GÖRDÜM Bu yıl yoğun olarak Latin Amerikalı yazarları art arda okuma şansım oldu. Her okumamda okuduğumu anlamaya çalışmaktan ziyade bir edebi çerçeve çizme amacıyla makale tararken buldum kendimi. Büyülü Gerçeklik, fantastik ögeler, Latin Amerika tarihi arasında debelenip durdum. Marquez, Borges derken son olarak Cortazar da düğümleri yavaş yavaş çözmeye başladığımı anladım. Bu yazı sayesinde aslında Cortazar’ın evrenini kendimce somutlaştırarak diğer iki yazarın da evrenlerini somutlaştırmış olmayı umuyorum. Büyülü gerçeklik denince aklıma Arjantin, Kolombiya gelse de aslında bu coğrafya için de pek yabancı bir durum değil. Sevgili Arsız Ölüm’le Latife Tekin bunu çok iyi bir şekilde zaten göstermiş. Kısaca büyülü gerçeklik “yazarın, anlatıcının ve karakterlerin doğaüstünü sıradanmış gibi kabul etmeleri ve okuyucunun da bunu doğalmış gibi kabul edip sorgulamaması, gerçekliğin, gerçekçi ve büyülü durumlar arasında bir bütünlük sağlamış olması”dır

Lover Other ve Voltrans: İki Kısa Mubi Belgeseli

Resim
Lover Other ve Voltrans: İki Kısa Mubi Belgeseli Dün Mubi'den yedi gün içinde ayrılacak filmlere göz gezdirirken kısa belgeselleri fark ettim. İki gündür kısa gördüğüm belgeselleri izliyorum. Carole Roussopoulos'un birkaç belgeselinden sonra Lover Other'ı gördüm. Barbara Hammer'ın 55 dakikalık bir filmi. Film sanatçı  Claude Cahun ve Marcel Moore hakkında. İki üvey kız kardeş Fransız. Sevgili olup İngiltere'de Jersey adasına yerleşiyorlar. Filmde onlarla aynı dönemde adada yaşamış ada sakinleri onlar hakkında konuşuyor. Günlüklerden parçalar, kendi çektikleri fotoğraflar, eserleri ve onları canlandıran oyuncular. Belgesel çok hoşuma gitti. Sanırım filmde hoş olan, iki kadının çekmiş olduğu fotoğraflar ve diğer eserleriydi. Burada bahsi geçen fotoğrafların tarihi ikinci dünya savaşı öncesi ve ikinci dünya savaşı yılları. İki kadın o yıllarda yaptıkları şeylerle şimdinin zamanına eklemleniyor gibi. Belgeselin sonuna doğru Nazi işgaline uğruyor ada. Claude ve Marcel di

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Resim
  DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE Dante'nin İlahi Komedya'sında Cehennem bölümünü okurken aklıma hep The Good Place dizisi geldi. Birbirinden bambaşka bir cehennem sunuyor gibi görünseler de bu iki eserin ortak noktalarını gördüm: insan aklı ile ilahi adalet arayışı. Dante'nin cehennem tasviri klasik anlayışa çok uygun, çocukluğumuzdan beri bize anlatılandan pek farklı değil. (İslami olarak tek sıkıntısı Hz. Muhammet'i ve Hz. Ali'yi cehenneme atmış olması. Bu da anlaşılır galiba neticede adam Hristiyan.) Cehennem dokuz kattan oluşuyor. Daha küçük günahlardan daha büyük günahlara doğru bir sıralama var. Dante'nin cehenneminde cezalar "contrapasso" yani kısasa kısas diyebileceğimiz ruhların işledikleri günahların kendine benzeyen ya da onunla çelişen bir şekilde veriliyor. Cezalar son derece suça uygun veriliyor. Dünyada fal bakarak geleceği gördüğünü söyleyen insanların cezası arkasına bakarak yürümek. Ya da kral ile oğlunun arasını açan, fesa

KARLI BİR GECE VAKTİ ÜZERİNE SAYIKLAMALAR

Resim
  KARLI BİR GECE VAKTİ ÜZERİNE SAYIKLAMALAR İsmail Özen'in Karlı Bir Gece Vakti romanı 28 Şubat dönemini anlatıyor diye büyük hayaller kurarak aldım. Üniversite son sınıftayken yazarın Günler Ne Kadar Kısaldı öykü kitabını okumuş ve yazarın da katıldığı bir toplantıda konuşma fırsatımız olmuştu. O toplantı hafızamda çok olumlu bir yerde durduğu için mi nedir bu romanın da iyi olacağını düşündüm. Son üç yıldır 90-2000 arası bir dönem üzerine yazmaya çalıştığım için de ben romanı okumalıyım dedim. Kitap fiyatları arttığından beri PDF okuduğum için kitap alırken böyle sebepler sunuyorum, Allah affetsin. Kitabı alacağım gün Rampalı'ya doğru giderken Teksas'a çıkacağımız o ara sokakta İsmail Özen'in bir dersanenin camında fotoğrafını görünce de kesin almam gerektiğini anladım.  Yani cidden çok istekli, ikna olmuş bir şekilde aldım kitabı elime. Kitap mekanı olarak Konya seçilmiş. Ben de o dönemin Konyasını yazıyorum ya bütün mekan isimlerini not almaya başladım. Sonra kitapt

"DÜNYA BİZİM DEĞİL"

Resim
 "DÜNYA BİZİM DEĞİL" Mahdi Fleifel'in Dünya Bizim Değil adlı filmini izledim dün gece. Mubi'nin relamı sayesinde fark ettim filmi. Reklamı detaylı izlemeyince Lübnan'da savaş sırasında insanların evlerindeki yaşantılarını, savaş sırasında normal hayatlarının görüntüleri diye düşünmüştüm. Dışarıda savaş var ve bir şekilde hayata devam eden insanların kendi çektikleri görüntüler film olmuş sanıyordum. Oysa film başkaymış. Uzun zamandan beri bu kadar gerçek, bu kadar iyi bir şey izlememiştim. Ukrayna'nın Rusya tarafından işgal edilmesinin üstüne izlemek de ayrı bir katman oluşturdu tabi. Yönetmen Mahdi bir Filistinli. Ailesi Danimarka'ya yerleşmiş fakat akrabalarının çoğu Lübnan'da bulunan Aynül Hilva mülteci kampında yaşıyor. Mahdi de bir müddet bu kampta yaşamış. Danimarka'ya taşındıktan sonra da tatil zamanlarında kampa gelmiş, tatillerini bu kampta geçirmiş. Mahdi'nin babasının çekmeye başladığı kamp videolarını Mahdi devam ettirmiş.  Film yıl

KAĞIT BEBEKTEN KOLAJA ŞİVLİLİĞİN BİR İLGİSİ OLMALI

Resim
 KAĞIT BEBEKTEN KOLAJA ŞİVLİLİĞİN  BİR İLGİSİ OLMALI Geçen aylarda karton bebekler karşıma çıktı internette. Bu benim çocukken sahip olmak isteyip de asla sahip olamadığım bir oyuncaktı. Kıyafetler, pijamalar, mayolar karton bebeklere giydirilirdi. Her şeyi mümkün kılan bir sihirli oyuncaktı.  Çok küçükken babamın teyzesinin kızında görmüştüm. O kadar tutkulu oynamıştım ki en sonunda hırsız gelip almış dediklerini hatırlıyorum. Eve dönünceye kadar babamdan istemiştim. Sonra sanırım kimse almamıştı. Belki alınan bir şey de değildi, gazeteden kupanla veriliyordu. Unuttuğum o karton bebekler internette önüme düşünce bir kez daha o isteği içimde aynı şekilde istedim. Bugün Şivlilik. Konya'da üç ayların balangıcında kutlanan bir yerel bayram. Haneler kutularla çikolata, şeker alır ev ev dolanan çocukların poşetlerine, torbalarına bu ikramlardan koyarlar. Çocukken biz de ev ev dolaşırdık. Poşetlerimiz dolardı. Beslenme saatlerinde o topladıklarımızı yerdik günlerce. Bu geleneğin hiç bozu

KÖTÜ GİDEN EKONOMİ VE PAZARTESİ RUTİNİ

Resim
 KÖTÜ GİDEN EKONOMİ VE PAZARTESİ RUTİNİ Malum ekonomi sınırları zorlayacak kadar kötü. Kötü olmasının yanında ciddi manada yapabilecek bir şeyin olmaması da ayrıca zorluyor kişiyi. Bir şekilde insan ayakta kalmaya çalışırken üstten bir bakışla gelen öneriler insanı çileden çıkarıyor. Tek kötü giden de ekomoni değil üstelik. Belki de kötü gidişin son aşaması ekonomik oldu. Benim sözünü etmek istediğim şey maalesef bunlardan pek uzak değil. Beni dara düşüren bunlardan uzak kalamayışımız. Bir şey üretiyorsanız içinde bulunduğunuz her şey elbet sizi etkiliyor. Ama yapmanız gereken şeyleri yapamaz hale getiriyor. Bütün görme işiniz o şeye odaklandığı için sadece o şeyle ilgili olmaya başlıyorsunuz. İlgisiz olan şeyleri de o şeyle ilişkilendirip sağlıklı görmeyi yok ediyorsunuz. Bu da kanımca çıkmazı yeniden üretiyor, yarar sağlamıyor, öfke akışında hedef vurulamıyor.  Ben bu çıkmazı İstanbul'da metrobüse her bindiğim zaman yaşardım. Metrobüse binmek zorundaydım mesela. Alternatifim yokt

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E