ÖRÜKLERİMDEN BİR TUTAM
ÖRÜKLERİMDEN BİR TUTAM NOT: Hikaye uzun da uzun, uzadı da uzadı. Her bir kadın örüğü bir başkasına dolandı. Ara verip okuyabilirsiniz. Beğenmediğiniz yer de bırakabilirsiniz. Bir amacı varsa eğer bu yazının o da hikayelerin iyi ediciliğini keşfetmek ve kelimelerden yardım beklemektir. Rivayet edilen odur ki bir dağın yamacında oturanla bir gönül bağı kurmak istendiğinde ufak bir fısıltı yaymak gerekirmiş. Bir tutam ses alır başını gider ve sahibini bulurmuş. Bilirsiniz dağ yamaçlarını, keçi yollarını, çoban heybelerini. İçinde yokluk kol gezerken bir bolluk da açılır, uzar gider bir yitiğe doğru. Sevda yankı bulmuşsa bir türküde inanın bunu anlatması güç ve ayıptır. Bir kuşu eti için öldürmemeli, tüyüne dokunmamalı, yalnız uçuşuna gönül vermeli. Türkü diyar diyar gezerken dişleri düşmüş bir ninenin eline dokunabilir. Elinde bakraç süt sağan, yüzü güneşten korusun diye örtülü bir gelinin diline dolanabilir. Güneş görmemiş memelerimizden süt emen bir bebeğin pamuk...