SEN ÇOK DEĞİŞTİN HAFİZE!


SEN ÇOK DEĞİŞTİN HAFİZE!

  Babam saçım daha örtülüyken beni gözlemleyip sitemle karışık "Sen çok değiştin." demişti. Ben de
ona "Sen neden değişmiyorsun baba?" demiştim. Bu bir değişim hikâyesi. Bu benim küçük hikâyem.

  On yıl örttüm başımı. Aslında bazen yaptığım şey örtmek değil saklamak, kaçırmak ve kaçmaktı. Bir şeylere sığınmaktı. Şimdilerde saçını hiç örtmemiş kadınlar, saçlarını örtmeleri gerekmeyen erkekler bizler hakkında atıp tutuyorlar. Bizler kim miyiz? Bizler değişenleriz. Saçını örtenleriz, saçını  örterken makyaj yapanlarız, saçını sonradan açanlarız. Vicdanen hiç sınanmadığım bir şey hakkında konuşmak bana hep haksızlık gibi gelir. Ben bir durumla hiç karşılaşmamışsam ve karşılaşmam mümkün değilse nasıl bu durum hakkında yargıda bulunabilirim. Hadi bulunacağım, hiç mi bu konuyu irdeleme gereği duymam. Evet şimdilerde insanlar bu şekilde karşıma çıkıyorlar. Bizi tanımadan bizim hakkımızda konuşuyorlar.

  Bir arkadaşım bir başka arkadaşım saçını açtığı için "İçinde kalmıştır." demişti. Bu arkadaş bir kez olsun saçını örtmemişti. Ve saçını açan kişi senelerce açık yaşamış ve kapalı olmayı deneyimleyip tekrar açma kararı almıştı. İçinde kalma durumu havada kalan bir yargıydı. Boştu ve asla içi doldurulamazdı.

  Saçımı açtığım ilk gün bir çay ocağında bir kadın görüp "Ben asla onun kadar doğal olamayacağım." demiştim. Çünkü o kadın üzerinden bizden farklı olan hayatları sembolleştirmiştim. O kadında gördüğüm şey, hep açık olmak ve açmak ya da kapatmak kıskacında yer almamaktı. Şimdi saçımı açmanın üzerinden iki yıl geçti, ben hala o ikilemi hissediyor muyum? Ben hala bir şeye zorlanan, karar alırken kendisi olamayan kadınları görünce o ikilemi tekrar yaşıyorum. Biz sanki cehennemde yanıp sonra cennete kabul gören insanlar gibiyiz, mühürlü, işaretli, izli. Şakağımızda koskocaman bir ben, bir dövme, bir leke var.

  Kısa bir eteği giyince, kırmızı ruj sürünce ya da ideolojik bir konu hakkında yorum yapınca insanların bakışlarında şunu sezersiniz "Biz senin eski halini biliyoruz." En kötüsü bu yüzüne asla söylenmez. Senden gizlenir. Ve sen yüzüne bakıp seni görmeyen o insanlara kendini anlatamamanın acısını yaşarsın. Bu acıdır. Bu bizim değişim sancımızdır. Tabi bir süre sonra hepsi geçiyor. İnsanın derisi kalınlaşıyor ama savaş devam ediyor. Toplumla savaş, kendinle savaş, en yakınınla savaş.
Bu süreç içerisinde neler mi oluyor? Misal kapalı giyinince ya da saçına bir şey bağlayınca "Hafize tekrar mı kapandın?" sorusu ile karşı karşıya kalabiliyor insan. Ya da sosyal medyada hiç tanımadığınız insanlar "Örtülü olduğun fotoğrafları sileceksin." diye emir verebiliyor. Sizin geçmişinizi yok saymanızı bekliyorlar. Silmenizi eski halinizden utanmanızı istiyorlar. Yıllardır tanıdığınız ve evin içinde sizi açık görmüş insanlar dışarıda sizinle karşılaşınca gözleriniz yerine saçınıza bakmayı tercih ediyorlar. Böyle daha güzelsin diyor bazıları. Başınızdaki şeyi çıkarınca sizi daha laik ya da daha modern ilan ediyorlar.
  Oysa siz güzel olmak istemiyorsunuz o an sadece kendiniz gibi hissetmek istiyorsunuz. Düşünün bir kere tanımadığınız insanlar "Şapkalı fotoğraflarını sil artık sen şapka takmıyorsun." deseler ne hissedersiniz? Bu durumu normal karşılar mısınız? Tabi bu şapka değil, bu bir inanç biçimi diyeceksiniz. Ben de diyeceğim ki size ya benim için ya da kadınlar için sadece inanç biçimi değilse. Bazılarımız inanmadan da örtüyor ve inançsızken örtülü kalmak istiyorsa ya da sadece geleneksel olarak bu durumu benimsemişse. Başka türlüsünü istemiyorsa, onun için saçını örtmek bandana, şapka takmaktan farksız değilse ne olacak?
  Olacak şu, linç edileceğiz. Biz Allah'ın ayetini taşıyoruz öyle değil mi? Peki ya erkekler Allah'ın ayeti olan onca şeyi ayaklar altına alırken sıra ne zaman onlara gelecek? Bu sıra neden hep bizde takılıp kalıyor.
  Sıkılmadınız mı?







Yorumlar

  1. birçok şeyi ne de güzel tek parça yazıda anlatmışsın. tebrik ederim. kendini bize açtığın içinse özel hissettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım insan deli gibi hep aynı şeyi düşünüp hep aynı şeyle karşılaşınca bir avazda böyle bir yazıyı yazıveriyor. (Bu arada fotoğraftaki yüz pek bi tanıdık geldi ama emin de olamadım sevgiler:)

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Sondan bir önceki paragraf. "Farksız değilse" demişsiniz. Ama aslında "farklı değilse" demek istemişsiniz. Belirteyim, gözden kaçmış olabilir.

    YanıtlaSil
  4. Çok aydınlandırıcı, müslüman erkek kimliğimden ötürü kolay kolay göremeyeceğim şeylere ışık tutan bir yazı. Yıllar önce Persepolis filminde ilk bu iffet kavramının pratiğinde kadın-erkek arasında kocaman bir çifte standart olduğunun farkına varmıştım. Ki daha ergendim o sıralar. Bugün milyonlar o çifte standartın farkında değil ve daha kötüsü bir örtüye o kadar aşırı anlam yüklenmişki bir nevi -ve bunu kesinlikle katı modernist anlamıyla kullanmıyorum- lanete dönmüş başörtüsü kadınlar için. Taksan, takmasan, takmazken taksan, takarken çıkarsan.. hepsinde birilerinin gözüne batıyorsun.
    Normalleşmesi lazım. Kadınların kendileri hakkında verdikleri kararların, sadece başörtüsü değil, normalleşmesi lazım.
    Ben bu durumu anlayamam. Fakat umarım bir daha hayatım boyunca normal değilmiş gibi tepki vermem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu durumu anlatarak, gözler önüne sererek normalleştirmeye çalışıyoruz. Müslüman erkek kimliğinize karşın bunu siz normalleştirmeye başladıysanız bir adım atmışız demektir. Bu sevindirici.

      Sil
  5. Teşekkür ederim. İçini dökmen, yalnız olmadığımı hissettirmen güzel.

    YanıtlaSil
  6. Merhaba süreci o kadar iyi anlatmışsıniz ki bir an kendi hikayemi okuyor sandım. Aslında bütün kadınların hikayeleri acılari aynı ama mucadele sekli farklı. Her kadın istediği gibi yaşama özgürlüğüne sahip olmalı ve bunun için mücadele etmeli. 💜 sevgiler.👭

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Sen nasıl yorum yapmak istiyorsan:

Seçeneklerden anonim olmayı seçebilir ya da sadece adını yazabilirsin. İstediğin sosyal medya profili ile giriş de yapabilirsin.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

BİRTAKIM FEMİNİST DİZİLER

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Çıkla Yemek, Sulumlamak, Suyaçan, Erişte, Tirit ve Yeni Taşra