EV KARA ÇİNGENE YOLA ÇIK! BALKONDAN İN VE SEKİYE OTUR.



Seki derler bir şey vardır Anadolu'da. TDK onu "Oturmak için evlerin önünde taş ve çamurdan yapılan set" diye tanımlar.  Modern zamanlarda modern evlerde insanlar buna balkon diye bilirler ama seki insana "Hoş geldin." derken balkon, burası özel mülktür, diye bağırır.

Köylerde her evin önünde vardır bu sekiden. Yaz aylarında insanlar burada otururlar, burada yer içerler, misafirlerini burada ağırlarlar hatta burada uyuyanlar bile vardır. Bir gün yine yaz gelmişti ve ev içimizi sıkınca bir köye misafir olduk. Sekisinde oturduk, bahçeleri gezdik. Anlayacağınız bu yazı bir sekiye seyahatimizi anlatmaktadır.

Sevgili Kocam Cemal'in ailesi ile tanışmış olsam da köylerine hiç gitmemiştim. O zamanlar nişanlıyız. Hadi köye gidelim dedik. Dedim ya yaz geldi bitimiz kanlandı. Konya otogarına gittik. Oradan Cihanbeyli'ye giden otobüslere bindik. (Cihanbeyli Ankara yolu üzerinde ve nüfus çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bir bölgedir.) Cihanbeyli otogarında inip İnsuyu Kasabasına giden otobüslere binip Kediler Yaylasında indik.

Kediler Yaylası dediğime bakmayın öyle tabelası filan yok. Cemal eskiden işlettikleri Petrolü görünce ineceğimiz yeri kestirdik. Tabi otobüste simamızı tanıyamayan köylüler kim olduğumuzu derinlemesine sordular. Hepsine kimin oğlu, kimin gelini olduğumuzu anlattık. Eski petrolün aşağısına inip ufacık bir çaydan geçince eve ulaştık.



Bu evin sekisi bizi karşıladı. Hoş geldiniz dedi. Biz de ona hoş bulduğumuzu ilettik. Uzun yol gelmiş gibi bizi ağırlamaya kalktılar. Oysa hepi topu geldiğimiz yol iki saat kadardı. Biz oturmaya değil gezmeye gelmiştik. Harıma indik hemen. Çayın kenarındaki ağaçlardan elma toplayıp yedik. Çayın uzandığı yol boyunca yürüdük.


Atıl vaziyetteki petrolün içine şöyle bir baktık. Seksenlerde kurulup sonra batan Karakuşlar Petrol Şirketinin binasını gezerken eskimeye yüz tutmuş bir geleneğe rast geldik: Her esnafın arkasında asılı duran Atatürk Portresi. Bu geleneğin bu ufacık yaylada bile sürdürülüyor olması asıl geleneğimiz olan devletçiliğin nasıl sarsılmaz olduğunu bir kez daha gösterdi bize.. Ve bu terkedilmiş bina, bana Amerikan yollarında seyahat ederken bir petrole uğramışız hissi verdi.


Yorulup kendimizi tekrar sekiye atınca harıma üzüm ekip ev şarabı yapma hayali kurduk. Kaç yıl gerekliydi bir üzüm asmasının meyve vermeye başlaması için. Kaç kadın ayaklarıyla ezmeliydi o üzümleri. Bir kilo üzümden kaç damla şarap elde edilirdi? Bilmiyorduk. Hayal kurduk ve o seki bunu duydu, gördü, taşına kazıdı.


Ertesi gün yola çıkma zamanı gelmeden sandıkları deştik. Her ne kadar yayla halkı Türk olsa da komşuları Kürt olunca onların geleneği olan pullu şalvarları sandıktan çıkardık, denedik. Ayağımıza dolanan hayalleri, şalvarı sırtımıza yükleyip veda ettik yaylaya. Bir günlüğüne çingene olduk çünkü ev karadır.







Yorumlar

Yorum Gönder

Sen nasıl yorum yapmak istiyorsan:

Seçeneklerden anonim olmayı seçebilir ya da sadece adını yazabilirsin. İstediğin sosyal medya profili ile giriş de yapabilirsin.

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E