BAŞLIYORUZ! AMA NEREDEN: İSYAN-I NİSVAN



BAŞLIYORUZ! AMA NEREDEN: İSYAN-I NİSVAN

Konya'da yaşıyorken 8 Mart yaklaştığı vakit içimizi bir üzüntü alırdı. Düzenlenen etkinliklere içimiz gider, uzaktan bakmanın çaresizliğini yaşardık. Büyük şehirde ya da daha politik bir şehirde yaşayanlar bunu pek anlamayacaklardır ama inanın öyle. En yakın kent Ankara olunca planlarımızı Ankara'ya uydurmaya çalışırdık bir türlü olmazdı. Belki olsun istemezdik. Öyle ya dışlanmışlık hissine sarılmak da bir yerde bizim edebiyatımızı beslerdi. Bu etkinliklerden en yüreğimizi acıtan da Film Mor'un festivaline katılamamaktı. Bir yıl evvel Meltem'le (Kendisi yakın arkadaşım olur) hadi bari Adana'ya gidelim oradaki gösterimlere katılalım diye hayal kurmuştuk. Hayal olarak kaldı tabi ki.

Şimdi o hayalin üstünden tam bir yıl geçmek üzere. Biz Meltem'le yine beraber hayalini kurduğumuz okulları okuyoruz. Madem öyle 8 Mart'ı kutsayalım dedik. Kadıköy Potlaç Atölye'de düzenlenecek İsyan-ı Nisvan belgesel gösterimine ve Melek Özman söyleşisine katılarak işe başladık. Çok uğraş vermeden atölyeyi bulduk. Bizi Perihan Koca karşıladı. Çay ve kahvemizi alıp belgeseli izlemeye başladık.

İsyan-ı Nisvan, Türkiye Feminist hareketinin doğuşunu anlatan bir belge niteliğinde. Yazko'dan başlayarak Somut 4. sayfa ve Kadın Çevresi'ne kadar bu hareketin her adımını anlatıyor. Bu hareketin içinde olan kadınlarla birebir yapılan röportaj, gazete haberleri, fotoğraflar.. Hepsini büyük bir dikkatle izliyoruz. Kadınların anlattıkları öyle ironik ki arada hepimiz gülüyoruz anlatılanlara. Bir başlangıç nasıl yapılır görüyoruz. 

Film gösteriminden sonra belgeselin yönetmeni Melek Özman ile söyleşi başlıyor. Belgeseli çekmenin dört yıl sürdüğünü anlatıyor. Bu kadınların anlattıklarını kayda alıp kesip biçmek ve bir film haline getirmek gerçekten de zor iş, helal olsun diyoruz. Melek Özman ikinci kuşak feministlerden. Şirin Tekeli'yi yakından tanıyor. Belgeselden sonra Şirin Tekeli'yi gözyaşlarıyla anıyor. O zaman anlıyoruz ki bu bir tarihi belgelemek değil sadece, bu bir hatırat.



Herkes bir şeyler söylüyor. Sayımız az. Her kuşaktan kadın var. Biz sanırım en genç olanlarız. Ortam samimileşince sandalyelerimizi bir birimize yaklaştırıyoruz. Ben ve Meltem onlara taşradan bahsediyoruz. Geldiğimiz yerdeki kadınlardan, kendimizden ve mücadelemizden. Büyük bir ilgi görüyoruz onlardan. Çünkü hepsi şehirli, taşrayı tanımıyor. Bizi anlamak için gösterdikleri çaba insanın yüreğine dokunuyor.

Sohbetin sonuna doğru konu günümüz feminizmine geliyor. Umut var diyoruz dağılmadan önce. Umudumuz var. "Sadece geri püskürtüldük.", Şirin Tekeli feminizmin tarihini bu şekilde açıklıyor. 



Geçen yıl Şaşıfelek'te üç beş kadın toplanıp çektiğimiz halayları hatırlıyorum şimdi bu yazıyı yazarken. Ve heyecanla kurduğumuz Mavi Çoraplılar'ı. Ümitsiz olmayışımızı ve taşralı yanımızı seviyorum, öpüyorum ve o yanımıza gül koyuyorum. Ve Şirin Tekeli'nin sözünü hatırlayıp gülümsüyorum: "Feminist hareket döngüsel harekettir. Büyükanneler çok yaşlandı, anneler yoruldu, top gençlerde." 










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E