KONYA: KORKMAYIN BU ŞEHRİ SEVECEKSİNİZ



Konya: Korkmayın bu şehri seveceksiniz.

Geçen günler fark ettim de şehirler ve zaman benden sevdiğim çok insanı götürmüş. Sevdiklerimi kaybederken fark etmemişim. Sonra kaybettiklerime bakınca suçlayacak birini aradım galiba. Bir suçlu lazımsa en iyisi zamanı ve şehirleri suçlamak. Kendilerini savunamazlar ya da savunmak istemezler. Biz insanların hizmetkarı gibi davranıp ellerine fırsat geçince de acımazlar.

 Birisi sormuştu geçmiş hüzün müdür, diye. Geçmiş deyince aklıma hep ilk deneyimlerim geliyor. İlk deneyimler nedense hep güzeldir. Şimdi dönüp onlara bakmak anılara bakıp hüzünlenmek demek. Taşranın da taşrası olan Konya benim için galiba biraz hatıra defteri, fotoğraf albümü gibi bu yüzden.

Her şehrin bir anatomisi var. Hani ilk kez gidersin ve gezersin de bir fikrin olur o şehir hakkında. Sonra sittin sene o fikir değişmez. İşte herkesin ağzına pelesenk olmuş Konya yobazdır, Konyalılar soğuktur klişelerinden uzakta, benim şehrim olan Konya'ya bakalım istedim. Çünkü son gidişimde zihnimdeki yapısının sarsıldığını hissettim. Onun zihnimde varlığını koruması için onun hakkında konuşmam gerekiyor.

Gözlerimi bu bozkırda açtım ben. Ucuz konutların yapılıp ucuz yollu geçinen ailelere satıldığı Bosna Hersek Mahallesinde yaşadım uzun yıllar boyu. Tanıdığım ve zihnimde yer eden iki devlet adamı vardı. Birisi Erbakan diğeri Aliya İzzet Begoviç. Erbakan ve ailesi bizim aile için yani babam için pek kıymetliydi. İslam demek sanırım biraz onlar demekti. Sonra Aliya ve ailesini bir gün televizyonda görünce şaşırmıştım. O Erbakan'dan farklı gelmişti. Aslında bana Aliya'yı tanıma fırsatı veren Erbakan ve onun siyasi çizgisini benimsemiş olan babamdı. Zihnimdeki ilk resim bu. Erbakan, Aliya ve Bosna Hersek Mahallesi. Sonra hükümetler değişti. 2000li yıllar hızla hayatımıza girdi ve artık kimse bu ilk resimdeki haliyle kalmadı. 

Şehrin bir ucunda yaşayıp asla şehir merkezine gitmeyen benim için Konya köyümüz ve mahallemizden ibaretti. Sonra şehrin tam göbeğinde bir yere taşındık. Mahallemden ayrılmak aslında bir şehri terk etmek oldu. Şehir merkezi bambaşkaydı. İnsanları da başkaydı. Benim zihnimdeki resimle kimse ilgilenmiyordu. Kimse onları bilmiyordu. Ben de uzun zaman direndim onların resimlerini görmemek için. karşılıklı anlaşmazlık yaşıyorduk şehirle ve şehirli insanlarla. Sonra 2ben kendi başıma dolaşma özgürlüğümü elde ettim ve taşındığımız bu yeni şehre alışmaya başladım.

Esas Konyalılar Nalçacı, Meram ve Aydınlık'ta otururlar. Bu üç semt çok hoşuma giderdi. Şehrin köklüsü olmak ne demek hissederdim. Bu ailelerden değildim, olamazdım, olmak istemezdim ama görmek farklı gelirdi. Misal Nalçacı ki yeni taşındığımız yer buraya yakındır, Musalla'yı tepeden görür. Sanırım şehrin en uzun ilk binaları buradadır. On katlı evleri ilk gördüğümde sevmemiştim eski, yıpranmış gelmişti. Ama meğersem o binalar köklülük belirtisiymiş. Sonra lise yıllarında Aydınlık taraflarına gittim geldim. Liseme gidebilmek için 53 numaralı otobüse binerdim. Allah'ım şehrin en çok dolanan otobüsü budur. Mide bulantısından bir şey yapamazdım ve sadece camdan Aydınlık'ı izlerdim. Evleri öyle güzel gelirdir ki. İki katlı küçük bahçeli evler ve hala birbirini tanıyıp mahallecilik oynayan mahalleliler. Sonra üniversite yıllarım başladı Meram'ı o sayede keşfettim. Zafer'den Meram Yeniyol'daki okula kadar yürürdük. Şehre göre daha yeşilliktir buralar. Evler az katlıdır, bahçelidir. Sokalarında hiç çocuk olmaz. Sanırım herkes yaşlı diye düşünürdüm. Galiba haklıyım da Meramlılar yaşlı ve köklüdür. Bir Konyalıya nerelisin diye sorarsanız bir köy ismi söylerler genellikle. Ama bir Meramlı Meramlıyım diye cevap verir.

Bu şehir hep üsturupludur. Düzensiz ve dengesiz değildir. İkinci eş almanın, metres tutmanın, hovardalık yapmanın bile bir düzeni, gizliliği vardır. Bazen bu düzen bu akla yatkınlık insana bileklerini kesip kurtulma rahatsızlığı verir ama kimse bunu yapmaz düzene ve dengeye bağlı kalır. Bir Konyalı çocuklarının şehir dışında okumasını asla istemez. Okuma yazmayı beraber öğrendiğiniz kişilerle üniversitede sıra arkadaşı olabilirsiniz. Dolayısı ile herkes herkesi bir yerden tanır, bilir ve dedikodusunu yapacak kadar fikre sahiptir. 

Konya'ya başka şehirlerden gelen herkes Konya'dan nefret eder. Konya'dan daha küçük, daha çirkin bir şehirden gelse bile kural budur Konya'yı kötüle! Sonra ne mi olur? Konya'ya alışırlar, Konyalı olurlar ve gitmek istemezler, gidemezler. Konya'nın da intikamı budur işte. Bağlı kalırsın, bağımlı olursun. Çünkü yaşamak kolaydır, çünkü düzenlidir, çünkü temizdir, çünkü bu şehrin başına bir iş gelmez, çünkü risk sıfırdır.

Bu şehir uslu çocuklara bir şey vadetmez onlara görüneni verir. Yaramaz çocuk olursanız size kollarını açar. Çünkü Konya sadece Konya'dan ibaret değildir. Bazen Ankara, Antalya, Eskişehir, Nevşehir de sınırları arasına dahil oluverir. Ama yine de en güzeli rotanızın Zafer, Alaaddin ve Mevlana civarında kalmasıdır. Her gün bu rotayı izlerseniz şehrin yeni yüzünü, eski yüzünü, olmayan yüzünü, oldurulmaya çalışan yüzünü görürsünüz. Oldukça da iyi hikayeler biriktirebilirsiniz. 

Bu şehrin en kötü tarafı kurnazlığı size öğretir. Nerede ne zaman ne yapılacağını, ne giyileceğini, ne yapılmayacağını, ne giyilmeyeceğini bilir hale gelirsiniz. Şaka gibi gelebilir size ama umumi tuvaletleri tertemizdir. En güzeli Alaaddin Tepesindekidir. Sonra Mevlana civarındaki çay evleri iyidir. Kara simidi güzeldir. Güllü dondurması da öyle ve ayazı da. Korkmayın bu şehri seveceksiniz. Ama yine de iyice bir düşünün. Çünkü bu şehrin hep orada yaşamak gibi bir laneti de vardır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E