BİT PAZARLARI VE DELİLER


BİT PAZARLARI VE DELİLER

No.51 zamanlarıydı. Kafenin hemen arkasındaki sokağa bit pazarı kurulurdu. Bir gün Cemal beni de götürdü yanında, sonra her pazar beraber gitmeye başladık. Bu bir delilik halidir aslında. Bir şey almak için değil sadece bir şeyleri görmek için gidersiniz. Bir nevi bir filmdir göreceğiniz. Kostümler, dekorlar, oyuncular ve bizim gibi bir sürü figüran olur her hafta. Tam bir cümbüş, curcuna.

Kim tezgahını nereye kurar, kim malın değerini bilir, kim bilmez, kimin malı çalıntıdır, kimin malı kıymetlidir hemen öğrenirsiniz. Asla indirim yapmayan antikacılar vardır mesela. Bunlar koleksiyoncudur. Bir lira in desen inmez aynı mal senelerce tezgahında durur. Tok satıcıdırlar, elindekini satmak istemez, nesneyle duygusal bağı vardır bir türlü vedalaşamaz. Bu antikacılarla ancak sohbet edilir ki tabi sohbet etmeyi seviyorsa yoksa tezgaha uzaktan bakarsın bazen de gaflete düşer fiyat sorarsın, aldığın cevap hep seni mutsuz eder ve tezgahtan uzaklaşırsın.



Pazarın en sevdiğim elemanları Doğanlardır. Ellerinde hep güzel mal olur. O mallar hangi yolla eline geçti bilemezsin. Belki çalıntıdır belki buluntu. Sabah erkenden beğendiğin şeyin fiyatını sorarsın fiyatı söylemeden önce şöyle bir elindekini över. Bazen elindekinin ne olduğunu, çalışıp çalışmadığını bilmeden över. Bu aşamada nezaket gösterip dinlersin. Sonra senin tipine bakar ve bir fiyat verir. Verdiği fiyat asla satacağı fiyat değildir. İndirim yaptırırsın. Önce onar onar iner sonra bir yerde durur inmez. Belki başka alıcısı olur diye bir pay bırakır istediğin fiyata vermez. Yaradana sığınır söylediği fiyata almazsan pazar dağılmaya doğru ürün hala satılmamışsa istediğin fiyata sana satar. Doğanların derdi antika değildir. O insanlar günü kurtarır ve elindeki ürüne değer vermez. O insanların yaşam felsefesi zaten gün buldun gün yedir. Her ne kadar bit pazarları sabah çok erken kurulsa da geç gitmek faydalıdır. Akşam pazarı her zaman daha karlıdır.

Pazarın yerleşim düzeni hiyerarşiktir. Girişte ikinci el elektironik ürünler vardır. Bu giriş topraktır. İklimsel olaylarda ilk burada satış yapanlar etkilenirler. Sonra Doğanların olduğu bölüm başlar. Pazarın büyük çoğunluğu onlardadır. Zemin topraktan parke taşa geçer yavaş yavaş. Ucuz pantolonlardan, bisikletlere, horozdan plağa her şey ya seyyar bir arabanın üstünde ya da bir tahta tezgahta sergilenir. Bazıları keyfiyen oradadır ve sizi sevdikleri için her şeyi ucuza verebilirler ya da hediye edebilirler. Bazıları ise pazarcıdır ve tipinizi zengin görüp fiyatı hep yüksek tutarlar. Israrcı olup üç hafta pazarda görünürseniz onlardan olduğunuzu anlarlar ve normal davranmaya başlarlar.




Pazarın en garibanları ise Suriyeliler. Onlar aslında pazarın dışında bir çukurda yere serdikleri örtülerin üzerinde satış yaparlar. Yanlarında getirdikleri çocukları sayesinde sizinle iletişim kurabilirler. Türkçe bilmezler aslında ne sattıklarını da bilmezler. Elli kuruştan bile mal alabilirsiniz. 

Caminin hemen önünde tezgah açanlar ise antikacılardır ve çoğu bu mesleği dedesinden devralmıştır. Onların arabaları, şemsiyeleri, çaydanlıkları vardır. Hafta içi düzenli işlerine gidip gelirler hafta sonu ise bu işle uğraşırlar. Mezatlara katılırlar, yüklü paralarla yüklü eşyalar alırlar. Hiç birisi kara geçemez ama bu işten de vazgeçemezler. Bit pazarına bir ucundan bulaşan, insan ızdırabını da sevmeye başlar.

Sabahtan akşama kadar orada oldukları için yiyecek içeceği de oradan temin ederler. Gözlemesi, köftesi, tatlıcısı vardır pazarın. Ucuz mısır cipsi ve kutu içinde kuru pastaları güzeldir. Gözleme ve köftesi her ne kadar güzel koksa da deneme cesaretini gösteremedim hiç.

Bit pazarı başka bir hayatı mümkün kılar gözümde. Her şey bulunabilirdir ve her şey ucuzdur burada. Her hafta bu buraya nereden geldi diye soru sorduracak bir şeyler bulursunuz. Şartları kötüdür. üstü kapalı değildir pazarın, altı topraktır. Kar ve yağmur çok şiddetli olunca pazar bazen haftalarca kurulamaz. Yaz günleri çok sıcak olduğundan öğlen sıcağında herkes tezgahını toplar ve gider. Son günlerde cami cemaati caminin önündeki esnafı başka yere taşınmaya zorlamıştı. Tam pazarın tadı kaçarken biz İstanbul'a geldik. Ondan sonrada bir daha uğrama fırsatım olmadı.

Geçen günlerde Feriköy antika pazarına gidince bit pazarı anılarım depreşti. Aldığım ürünleri Migros poşetine koydu abi. Konya'da da esnaf poşete para vermez evde biriktirdiği poşete koyardı satın aldıklarımızı. Bir de gözlemecileri görünce dedim ki ismi antika pazarı ama bit pazarlarından bir farkı yok. Burada da hayat aynı akıyor.

Saatlerce dolaşıp bir şey almasa da insan pazardan ayrılırken bir sarhoşluk hali oluyor. Uyarıcıların çokluğu sönmeye yakın duygularınızı canlandırıyor. Bu delilik hali ve delilerle vakit geçirmek temizliyor insanı. Bit pazarının raconu bu galiba. Öğrendikçe buraya ihtiyaç duyuyor insan.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E