Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E




Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E

Lucy Maud Montgomery tarafından yazılmış Anne of Green Gables ile ilkokul yıllarında tanıştım. Tabi kitabı sayesinde değil, çizgi filmi sayesinde oldu bu tanışma. Sabah gün aydınlanmadan okula gittiğim için sabah saatlerindeki çizgi film kuşağını kaçırıyordum. Sonra akşam saat beşte ikinci bir çizgi film kuşağının olduğunu keşfettim. Akşam vakitlerinde babam işten gelip haberleri açmadan hemen önce Kanal D'de Anne'i izlerdim.

Anne ile sıkı dostluğumuz o zamandan bu zamana kadar uzanıyor. Lise yıllarımda internetle tanışınca onu aramaya başladım. Eski bir arkadaşı aramak gibiydi. Sonra aslında bir kitap olduğunu ve günümüzden çok uzun zaman önce yazıldığını sonra da çizgi film yapıldığını öğrendim. Anne ile ergenliğimdeki yakınlaşmam bu kadarcık sürmüştü.

Üniversite bitince çocuk edebiyatına mecburi bir kayışla birlikte Anne ile yeniden görüşmem gerektiğini düşündüm. Önce çocukken hayranlıkla izlediğim çizgi filminden birkaç bölüm izledim daha sonra kitabı araştırmaya başladım. Türkçeye çevrilmiş hali incecik ve çizgi filmde anlatılanları içeriyor. Alıp okudum ama bildiklerimi tekrar etmekten ileri gitmediği için üstünde fazla durmadım. Üstelik yazıldığı dil İngilizce olduğu için tezimde de kullanamayacaktım.

Bu kış Zeynep'in Netflix üyeliği sayesinde hafta içi boş ve sıkıcı geçen saatlerimi neşelendirmeye karar verdiğimde Anne ile yeniden hoş bir rastlaşma yaşadık. Bu sefer ismi "Yeşilin Kızı Anne" değil "Anne White An E" olmuştu. Kitapta yaşadığım üzüntüyü yaşamamak için heyecana kapılmamak adına epey çabaladım. Hatta Green Gables'a gelişini ezbere bildiğim için ilk bölümü atladım.

Klasik minnoş bir anlatım beklediğim bu dizi beni şaşkına çevirdi. Anne, beni ilkokul yıllarımda olduğu gibi yeniden büyülemeyi başardı. Her şeyin iyi olacağını öğütleyen, asla gerçeklere değinmeyen çocukları odak alan o dizilerden çok daha fazlasıydı karşımdaki. İki sezon bittiğinde yakın bir dostumu uğurlamış gibi üzüldüğümü itiraf etmeliyim.

Peki neydi bu diziyi önemli kılan?

Çocuklara gerçek dünyayı böylesine güzel anlatması. Dünyada olup bitenden uzak tutmak yerine olaylara bir bakış açısı sağlaması. Anne'in küçücük hikayesinde öyle çok konu işlenmiş ki çocuk ve gençlerin bunu izleyince ufkunun açılacağını, bir bakış açısı kazanacağını hissedebiliyorsunuz.

Dizi feminizm üzerine kurgulanmış. Kadın hakları filan diye yumuşatma gereği duymuyorum dizinin kendisi öyle çünkü. Kör kör parmağım gözüne demiyor ama kadınların ağzından çıkan her şey, yaşadıkları her zorluk feminist bir ruh kazanıyor.

Bir sahnesinde kilisede tam evlenecekken eğitimine devam etmek için evlenmekten vazgeçen bir genç kızı izlerken diğer sahnesinde korse takmayı reddeden, bisiklete binen, pantolon giyen bir öğretmeni izliyoruz.

Ömrünü ev işlerine ve ailesine adamış bir kadının aslında hiçbir hakkının olmadığını anladığı andaki hayal kırıklığını izlerken hayatınızda böyle bir sahneyi en az bir kez yaşadığınızı fark ediyorsunuz.

Bütün bunlara karşın tam tersi hayatı savunan kadınları da izliyorsunuz. Sadece erkeklerle değil erkek zihniyeti ile de mücadeleyi izlemek diziyi gerçek kılıyor. Tabi her daim bir mutlu son hissi, mutlu son olmasa da bir çıkar yol bulunacağı hissi yok değil. Bunu da Anne'in kişiliğiyle bağdaştırıp konuyu kapatıyorsunuz.

Bir diğer önemli konu ise eşcinselliğin işleniyor olması. Eşcinsel çocuklarla ilgili yazılmış kitap bulmayı geçtim bir makale bile bulmak güçken bu konunun böylesine güzel işlendiği bir diziye rast gelmek büyük şans bence. Çocuk eşcinselliğini öyle gerçek ve öyle olması gerektiği gibi işliyor ki şaşırıyorsunuz. Bunun bir hastalık olmadığını, bunun öyle içten gelen engellenemez ve engellenmesi gerekmeyen bir şey olduğunu su gibi anlatıyor, eşcinsel olan bir hala ve eşcinsel olan bir arkadaş üzerinden. Halasının eşcinsel olduğunu anlayan bir çocuk üzerinden de masumane bir yargılama ve kabul sürecini görüyorsunuz.

Günümüzde de sık sık karşılaştığımız akran zorbalığı dizide de var. Bu gibi durumlarda bir eğitimci olarak ne yapacağımızı kestiremeyen bizler ve bu durumla yüz yüze gelen gençler için fikirler veriyor. Akran zorbalığının yanı sıra arkadaşlık ve dostluğu da ince ince işliyor. Ve bütün bunları işlerken hadi çocukları, gençleri, anne babaları eğitelim diyerek yapmıyor sadece bir türlü bulamadığımız bir bakış açısını gösteriyor o kadar. İşin sırrı da bu zaten.

Dizi bir dönem dizisi olduğu için kölelik ve ırkçılık da işlenen bir başka konu. Bunca konunun birbirlerine bağlanışı, sırıtmaması, insanı alıp götürmesi ve bütün bunları kaliteli çekimlerle desteklemesi, eşsiz doğa manzaraları da ayrıca bahsi edilecek değerde fakat bunları da izleyerek görün.

Son olarak dizi; günümüzde çocuklara hiç sorumluluk vermeyen, bir işin ucundan tutmasını öğretmeyen ebeveynlere sorumluluk verilmesinin, bir işi becerme hazzının öğretilmesinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.

Şimdi açın ve "Anne With An E" yi izleyin. Eğer bir çocuğunuz varsa ona da izletin. Doğayla, yaşamla, insanlarla kurulmuş müthiş bir dengeyi izleyeceğinize emin olabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE