17. Feminist Gece Yürüyüşü



17. Feminist Gece Yürüyüşü

Taşradan İstanbul'a geldiğime, burada bunca hengamenin arasında yaşadığıma sevindiğim zamanların başında 8 Mart gelir. 8 Mart'ı kadınlarla kutlamak, var olduğumuzu ve hep var olacağımızı hep beraber haykırmak, kadının her çeşidinin elinden tutup coşkulu bir halaya durmak bana bu şehirde nasip oldu çünkü.

Geçen yıl ilk defa katılmıştım gece yürüyüşüne. Bir çocuk gibi şen, şaşkın yürümüştüm caddeyi. Olacakları kolayca öngörüp Meltem'e "Gelecek yıl belki yürüyemeyiz." deyivermiştim. Herkes elbet öngörmüştü bunu. Ama dile getirmek benim lanetimmiş gibi hissettim bu yıl.

Zorlu geçen kışı daha çabuk atlatmak için baharın müjdesi mart ayını ve 8 Martı düşünmek şubat ayının çabucak geçmesini sağladı. Bu yıl çalıştığım için izin alamam korkusuyla da bir ay önceden izin formumu doldurdum. İzin formunda neden izin aldığımız kısmına "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Feminist Gece Yürüyüşüne katımak." yazdım. Müdürümüz formu okuduğunda şaşırdı. "Normal şartlarda bu nedenle izin veremeyeceğini söyledi." Formu geri verirken forma ihtiyaç olmadan izin işini aramızda hallettik.

İzin aldığım saatleri telafi etmek için o hafta fazladan iş yerine gittim. O hafta fazla çalıştım. Telafi dersleri yapmak veli ve öğrenciye dert anlatmak olduğu için hep zordur. Ama bu sefer zor olsa bile zor gelmedi.

Bir haftalık uğraş sonunda nihayet gece yürüyüşüne gitmek için yola çıktım. Metrobüste metro çıkışlarının kapatıldığı, dağılma anonslarının yapıldığı haberlerini aldım. Uzun yolculuğum boyunca geçen yılki yürüyüşü hatırladım, bu yılki olacakları düşündüm.

Taksim çıkışı kapalı olduğu için Gezi Parkı yönünde ilerlerken kalabalığın arasında yürüyüşe katılacak kadınları tahmin etmeye çalışıyordum. Gurbette yaşayan insanların kendi toprağından birilerini arayışı gibi. Gezi parkına çıkınca bayraklı ve pankartlı kadın gruplarını görünce bir rahatlama hissettim. Benim toprağımdan olanları bulmanın sevinciydi bu. Bu gece de hep beraber olacaktık, buradaydık.

Polis barikatlarından geçerek Fransız Kültürün önüne gittik. Geçen yıl olduğu gibi orada yine bir sigara içtik. Bu yıl grubumuz daha kalabalıktı. Aramızda ilk defa gece yürüyüşüne katılacak olanlar vardı.  Cadde ıslıklarla, deflerin şakırtısıyla, şarkılarla, halaylarla doldu.

Biz yine hiçbir yere ait olmadan kadın olmanın özgürlüğüyle her grubun içinde kendimize yer bulduk. Atılan her slogana katıldık. Halay çektik, bağırdık, haykırdık.

Gece yürüyüşünün en eğlenceli yanlarından birisi de pankartlar galiba. Her kesimden kadının "Buradayım, varım." deyişini görüyorsunuz. Herkes kendini yansıtırken çeşitliliğin uyumuna hayran kalıyorsunuz.

Polislere rağmen, yürüyemeyişimize rağmen, her şey çok güzel gidiyordu. Bu güzelliğin verdiği
coşkuyla barikatların en ucuna kadar gitmişiz. Polise "Aç, aç" diye bağırırken bir andan her şey değişiverdi. Kalabalık yön değiştirdi. Polislerin itip kakmasıyla kalabalık birbirinin üzerine yığıldı. Sonra herkes öksürürken nefes alamadığımı fark ettim. İlk defa gaz yiyen masum köylülerdik. Neyin ne olduğunu anlamaya çalışırken kalabalığın arasına karıştık.

Yaşlılar, çocuklar, tekerlikli sandalyede olanlar, bizim gibi şaşkınlar, korkmuşlar birbirini kollayarak yürümeye başladık. Olaylara anlam veremezken daha deneyimli olanlar kolumuza girdi, Fransız Kültürün parmaklıklarının arkasına sığındık. Alanı boşaltan polisler ayaklarını yere vurarak, bağırarak bizi de çıkardılar alandan. Alandan çıkarken yerdeki bayrak ve pankartları topladık. Bunu hepimiz neden yaptık? Yaşayan bir şeyler bu günü hatırlatsın diye mi? Yoksa var olduğumuzu göstermeye çalıştığımız parçalar orada kalmasın diye mi?

İlk şaşkınlığı atınca kalabalıkla birlikte yine aynı coşkuyla adını bilmediğim sokaklarda yürümeye devam ettik. Yürürken bir gülmek tuttu hepimizi. Hem bunca zaman böyle bir şeyle karşılaşmamız olmamıza, hem çocuksu yanımıza, en çok da bu olanların nedensizliğine.

Eve dönüş yolunda yerlerden topladığımız şeylerle bir nargileciye girip sade sodalarımızı yudumladık dört kadın. Yaşadığımız ortak anı daha da ortaklaştırmak için olsa gerek bütün geceyi uzunca konuştuk. Ertesi gün iş varmış, okul varmış, evlerimiz çok uzakmış kaygılarını Taksim meydanında bırakmıştık. Mutluyduk.

Sonra miting meydanlarında hedef gösterildik ezanı protesto ettiler diye. Polisler, eğitimli köpekler, değildi, buydu asıl korkutucu olan. Yıllardır izin verilen yürüyüşün yasaklanması, karalamalar korkunçtu.
Aslına bakarsanız geçen yıldan bu yana biz değişmedik. Kadınlar hep aynıydı. Sloganlarımız, halayımız, şarkımız aynıydı. Seneye de aynı olacak. Biz hep aynı şarkıyı aynı güzellikte söylüyor olacağız. Düşersek elimizden tutan bir kadın muhakkak olacak. En azından seneye gaz yediğimizde gaz yediğimizi bileceğiz. Seneye kadar meydandan topladıklarımla ve bu video ile avunacağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E