Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Tatil günümüz olan pazartesi günü, üç etkinliğe katılmak için Beyoğlu'na gittik. Şişhane'den Taksim'e doğru bir güzergah çizdik. 

İlk durağımız YKY oldu. Orhan Pamuk'un romanlarını, romanları nasıl yazdığını anlattığı kitaplarını ve onun İstanbul'unu çok severim. Uzaktan sürekli aynı şeyi anlatıyormuş gibi görünüyor aslında. Kitaplarında garip bir tekrar da  hissedersiniz. Benim sevdiğim şey onun ürettiklerinde o tekrar eden şeylerin izini sürmektir. Ve o tekrarlar arasında yazarın tutkuları vardır, o da bir insandır, bize benzer. 

İşte bu duygular arasında onun Balkon sergisini büyük bir merakla bekledim. Tutkusu olan İstanbul'u ve tekrar ettiği onca şeyi görmek için dolaştım fotoğraflar arasında. Lakin sergi benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu.



Güzel bir evin, güzel bir manzara gören balkonundan çekilmiş fotoğraflar vardı sadece. Fotoğraflar Galata'yı gören bir otelin terasında yemek yerken etrafta sürekli fotoğraf çeken insanları hatırlattı bana. 

Sergideki fotoğraflarda Orhan Pamuk yoktu, onun İstanbul'u yoktu. Sıradan İstanbul manzaraları vardı. Oysa Orhan Pamuk böyle anlatmamıştı İstanbul'u kitaplarında. Onun kitabında bahsettiği vapurlar çektiği vapurlar gibi değildi. Yazdıkları Orhan Pamuk'undu evet. Ama çektikleri herkesin çektiklerine benziyordu. Çektikleri yazdıkları gibi büyüleyici değildi. Soğuktu ve bu soğuk yazdıklarında olduğu gibi yüzüne vurmuyordu insanın. 



Onca İstanbul manzarası arasından birkaç tanesini sevebildim, karşı evdeki insanları çektiklerini. Orada belki yakalanacak bir hikaye vardır gibi geldi. Belki edebiyat dünyasında sevdiğim birisinin fotoğraf gerçekliğine adapte olamamışımdır. Yine de "Ne gerek vardı?" demeden geçemedim.

YKY'den üzgün ayrılırken sıradaki durak Fransız Kültür'dü. Burayla ilk tanışmam Filmmor sayesinde olmuştu. Hem Yolda sergisini gezecektik hem de Filmmor'un festivaline katılacaktık.Taksim'in hemen girişinde ve Taksim'in bütün gürültüsünden sıyrılmış bir mekan. Fransız toprağı. 

Cemal ilk kez geldiği için ona biraz rehberlik ediyorum. Bir Türk kahvesi ve çok sigara, Melekle sohbet sonrası sergiye geçtik. Biraz özensiz bulsam da sevdim aslında fotoğrafları. Fotoğraflardaki mekanların ve insanların hikayelerini tahmin ederek açıklamaları okumak gayet keyifliydi. Buradakiler Yahudi, Burası neresi olabilir? Şu sigara içen kesin Türk! ( Evet sigara içen Türk'müş.)


Ufacık bir düşünmeden sonra belki dedim ben fotoğraftan, manzaradan anlamıyorum belki benim tek anladığım hikayedir. Ve sanırım en güzel hikayeler bilinmez ve tahminler arasında olanlardan çıkıyor. Orhan Pamuk'un çektiklerini neden sevmediysem bu fotoğrafları bu yüzden sevmiştim. Ama yine de burada da içimden "Ne gerek vardı Orhancım. O fotoğrafları sen öldükten sonra bassalardı." demeye devam ettim. 

Bol fotoğraftan sonra günün en heyecanlı dakikalarına geldi sıra. Filmmor'un bu yıl bizlerle buluşturduğu sayısız filmlerden ikisini izleyecektik. İki adet kısa film, iki kadın yönetmen, iki ülke ve bizler.


İlk film Clara Santaolaya' nin filmi Sokaklar Bizim'di. Madrid'de yaşayan üç kadının sokaklar için verdiği mücadeleyi anlatıyordu. Türkiye'de hepimizin verdiği mücadeleye benzer bir mücadelenin İspanya gibi bir ülkede de veriliyor olması garibimize gitti. Clara'ya bu şaşkınlığımız iletilince o da Madrid'i anlattı bize.

İkinci film ise Kadınların Şekillendirdiği Ülke'ydi. Film, yönetmen Anne -Flore Marxer'in İzlanda'ya gidişini ve İzlanda'yı İzlanda yapan kadınları ziyaret edişini anlatıyor. Cinsiyet eşitsizliğinin en az olduğu ülke olan İzlanda'yı hem doğası hem de eşitliği açısından ağzımız açık ve kıskançlıkla izledik. Yönetmenle yapılan söyleşide 3-4 gün önce yediğimiz biber gazının da etkisiyle buralarda durumun pek iç açıcı olmadığından bahsettik. Yönetmen ise gayet içten bir şekilde İzlanda belki cinsiyet eşitsizliğinin en az olduğu ülke fakat en az seviyede bile olsa bunu kabul etmemeli mücadele etmeli dedi. İzlandalı kadınları kıskanarak ve bir gün belki bizde diyerek salondan ayrıldık.

Fransız topraklarından Taksim'in gürültülü sokaklarına geçince Şiirci'ye doğru yürüdük. Festival güzeldi, sokaklar bizimdi. Kadınların hikayelerini anlatan filmler yanı başımızda duruyordu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E