İki Hastalıklı Toplumun Birleşimi

İki Hastalıklı Toplumun Birleşimi


Suriye'de patlak veren savaş, Türkiye'nin yanlış dış politikaları, batılı ülkelerin güç gösterileri sonucunda Suriyeliler diye yeni bir durumla karşı karşıyayız. Her konuşmada, kötü giden her durumda suçlayacak bir günah keçisi bu Suriyeliler. Zaman içerisinde gördük ki sorun Suriyeliler değildi, Suriyelilerin alınmasının plan ve programdan yoksun yapılmasıydı. Evet bunca insana kapı açılması lazımdı fakat bu şekilde olmamalıydı.Yıllarca savaş ve kahramanlık hikayeleriyle büyümüş insanlarla "savaştan kaçanlar" olarak nitelendirilen insanların karşılaşmasının zaten çok iyi şeyler getirmeyeceği de kestirilebilir bir şey. Üstüne bir de ekonomik kriz eklenince olaylar zulüm şeklini aldı.

Bundan dolayı halk ikiye ayrıldı adeta, bir taraf her şeyde Suriyelileri suçlarken diğer taraf ise her ne olursa olsun Suriyelileri koruyor. İki tarafta gerçeklikten uzakta bütün olanlara politik bir çizgiden yaklaşıyor. 

Kıraç otobüsünü Türkler, Kürtler, Suriyeliler, Türkmenler, Afrikalılar hep beraber kullanıyoruz. İş yerim ise Beylikdüzü'nde. Oradaysa İranlılar ve balkanlardan gelen diğer milletleri sıklıkla görürüm. Bu bütün milletler otobüs,metrobüs, hastane, börekçi ve bakkal gibi yerleri hep beraber kullanmak zorundalar. İşte bu alanların kullanımı ise belirli kurallarla çizilmiştir. Her millet geldiği yerin özelliklerini buraya taşırsa ortak bir dilden, anlaşmaktan söz edemeyiz; söz edebileceğimiz şey sadece kaos olabilir.

Bu alanların kullanımında Suriyeliler bir miktar daha çok göze batıyorlar. Çünkü misal Afrikalılar oyunun kurallarını biliyorlar. Haklarını koruyorlar ve kuralları ihlal etmiyorlar. Bu kural ihlallerini Suriyelilerin daha çok yapmasının sebebi ise kuralların farkında değiller. Habersizler ve uyarılmamışlar, yol gösterenleri olmamış. Bir oryantasyon sürecinden geçirilmeden ülkeye salınan bu insanların böyle olması gayet doğal. Birileri uyarmaya kalkınca, Suriyeliler daima haklı diyen o kesim ortaya çıkıyor ve uyaran kişileri ayıplıyor. Ben bu olaylar karşısında her milletten insana karşı haklarımı korurken Suriyelilere karşı hakkımı koruyamaz hale geliyorum. Oysa bu böyle olmamalı.

Her millet kendi kültürünü yaşamalı ama  göç ettiği ya da sığındığı topluma da ayak uydurmalı. Yanlış, bir Türk bir Kürt için nasıl yanlışsa Suriyeli içinde açık açık söylenecek bir şekilde yanlış olmalı. Aksi takdirde uyum sağlanamaz ve ayrışmalar devam eder. Ki bu ayrışmalar ülkemizde çokça mevcutken bir de üstüne yenilerinin eklenmesi pek akıl karı değil.

Çok sağlıklı bir toplum olmadığımızı biliyorum ve her fırsatta bu yüzümüze çarpıyor. Yurdumun çeşitli yerlerinde görev yapan öğretmen arkadaşlarım çeşitli hikayeler anlatıyorlar.Bu hikayelerin konuları pedofili, ensest, taciz, tecavüz, zorbalık. Hikayede bunlara maruz kalanlar ise öğrenciler. Öğretmen arkadaşlarım korkutuluyor, susturuluyor. Her şeyi göze alıp durumu idareye iletenler ise idarenin, ailelerin konunun üstünü örtmesiyle karşılaşıyor. Bir şekilde olay polise, savcılığa gittiğinde ise süreç çok yavaş ilerliyor. Bu olaylar her bölgede görülüyor, yurdumuzun her bir köşesinde.

Bir milleti kabul etmek onlara kalacak bir yer göstermekle, hayatlarını geçindirecek kadar para kazanmalarını sağlamakla bitmiyor. Avrupa'dan gelen yardım paralarıyla birlikte Suriyeli öğrencilere Türkçe öğreten ve geri kalan müfredatı Arap hocalardan takip etmelerini sağlayan okullar açıldı. Bu yetmez ama iyiydi gözümde. Çok seviniyordum bu fonun varlığına. Çünkü Avrupa bu konuya el atmasa bizim böyle bir şeyi yapacak gücümüzün olduğunu sanmıyorum.

Atanamamış bir çok öğretmen arkadaşım da bu okullarda Türkçe öğretmenliği yapmaya başladı. Hep güzel haberler aldım onlardan. Geçen yıl Suriyeli öğrencilerin mezuniyetine de katıldım. Onların tiyatrolarını gördüm, şarkılarını dinledim. Kısa bir süreliğine de olsa Türkçe öğrettiğim Suriyeli öğrencilerimi hatırlayıp mutlu oldum. O an bu çocukların gördüğü tek kötülük savaş gibi gelmişti. Burada bu öğrenciler başka kötülük görmeyeceklermiş gibi gelmişti. Öyle olmadı.

Öğretmen arkadaşlarım bir erkek öğrencilerinin beş yıldır abisinin tecavüzüne uğradığını öğrendiklerini söylediler. Bir çocuk beş yıldır abisinden tecavüz görüyor. Ailesi araya giriyor çocuk ifadesini değiştiriyor. Ben ilgi çekmek için yaptım, aslında bana başkası tecavüz etti diyor. Aile bir haftaya  abisi nişanlanacak öyle şey mi olur diye yaygara koparıyor. Türk öğretmenler işin peşini bırakmıyor. Arap öğretmenler ise Türk öğretmenlere bunda abartılacak bir şey yok iki kardeş arasında şakalaşmış siz neden bunu abartıyorsunuz diyor. Müdür aile ve polisle başı derde girsin istemediği için olaydan sıyrılmak istiyor. Türk öğretmenler ise olayın peşini bırakmasalar da yargı sürecinin çok yavaş ilerlediğini söylüyorlar.

İşin aslı nedir ne değildir bilmiyorum. Ama bu olay bana kendi hastalıklarımızın bu halkta da olabileceğini hatırlattı. Biz hastalıklı bir toplumuz. Bizim iyileşmemiz için daha çok zaman var. Suriyeliler de aynı hastalıkları taşıyorsa vay halimize. Bir hastalıklı millet ile başka hastalıklı milletin birleşmesinden kat kat sağlıksızlıklar doğar. Ne biz iyileşebiliriz ne de onların iyileşmesini sağlarız. Bu yüzden bu millete sadece barınacak bir yer ve yemek verebiliriz daha başka bir iyiliğimiz dokunmaz. Suriyeliler, bunların yanında onlara iyilik verecek bir millete sığınmalı. Biz kendi hastalıklarımızı iyileştiremezken onların çocuklarına bu kötülüğü yapmamalıyız.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E