Sıdıka Dizisi ve Değişen Şeyler
Sıdıka Dizisi ve Değişen Şeyler
“Yağmuru kim döküyor?
Ünzile kaç koyun
ediyor?
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor”
Sıdıka dizisi bundan üç yıl önce filan aklıma düşmüştü.
Aradım taradım 1997 yılında çekilmiş bölümlerini eksiksiz bulamadım. 2000’li
yıllarda çekilmiş bölümleriyle karışık olunca izlemedim. Nedense 2000’lerdeki
çekimleri bana güzel gelmemişti. Geçenlerde Youtube’ta önümüze düştü eski
bölümler. Sağ olsunlar yükleyivermişler dizinin tüm bölümlerini. Yemek yerken,
bulaşık yıkarken, örgü örerken izlemeye başladım. Seslerini duymak yetiyor.
Seslerden gidişatı anlıyorsunuz ki bir gidişat da yok zaten. Espriler, laf
sokmalar, siyasi göndermeler gırla. 97 yılına ışınlanıyorsunuz her bölümde. 20
dakikalık bir zaman yolculuğu anlayacağınız.
97 yılında beş yaşındaydım. İlk gösterildiği zamanlarda
izlemedim. Dokuz on yaşlarında tekrarlarını izledim. O günden beri Sıdıka benim
için önemli bir yerdeydi. Çocuk aklımla çok da anlamıyordum ama bir gönül bağı
kurmuşuz neticede. Şimdi 27 yaşımda aynı bağı bu kez Sıdıka’yı anlayarak
katmerliyorum.
Çocuk aklımla Sıdıka’ya üzülürdüm ama çevremde onun gibi eve
sıkışmış bir sürü kadın vardı, buna şaşırmazdım. Ve içten içe de korkardım,
okumazsam ben de eve tıkılıp kalacaktım. Allah’tan okumak vardı. Sıdıka eve
sıkışmış diğer kadınlardan farklıydı. O bambaşkaydı. Törpülenmemiş, yılmamış,
kendi kendini her seferinde iyi etmeyi bilmiş. Tanık olduğum eve tıkılmış diğer
kadınlarda bu özellikler yoktu. Çoktan bir kabul ediş, yaralarını benimseme ve
iyi olmayacağına inanış. Burada aklıma hep şu düşüyor, sen eve tıkılsaydın
hangisi olurdun? Sıdıka olmak sadece kalemin ucunda bir şey mi? Gerçekte
karşılığı var mı? Çocukken kalemin ucunda var olmuş bir karakterdi. Şimdilerde
ise Sıdıka gibi bir sürü tanıdığım var. Üstelik evlerinden evlenmeden ayrılmayı
başarabilmişler.
Sıdıka’da yine çocuk aklımla şaşırdığım bir başka şey ise o
zamanın dayattığı algıyla alakalıdır.
Sıdıka Dizisi
Çevremde kızlarını okula göndermek
istemeyenler başörtüsü yasağını öne sürerlerdi. Sıdıka saçlarını örtmediği
halde nasıl olur da okula gönderilmezdi? Yıllar sonra anladım ki aslında
sorunumuz inançlarımız değildi. Ortadaki o koca sorun ataerkiydi. Her baba bir
şeyleri bahane ederek kızlarını hapsediyordu. Her mahallede bu hapsedilişin
ismi farklıydı ama mahallelerde kızlar hep hapisti.
Sıdıka’nın annesi Safiye ise yine kızı gibi hapsedilmiş bir
kadın. Zamanla o da kendini hapsedenlere benzemiş tabi. Ama içinde bir yerlerde
hala zincirlerinden kurtulmak isteyen ve ara ara Sıdıka’nın gazına gelerek o
zincirleri esneten ve dayağını yiyip kenara oturan uslanmaz birisi. Zaman zaman
da kutsal anneliğini bir kenara bırakıp dayak yiyeceği zaman okları Sıdıka’nın
üstüne çevirip kocasının dayağından kaçmayı başarıyor. Aman çocuğuma bir şey
olmasından ziyade “Sen gençsin kaçarsın, ben yaşlıyım.” diyerek Sıdıka’yı
teselli ediyor. Belki çocukken bu durum beni korkutsa da şimdilerde hoşuma
gidiyor. Annelerin de insan olduklarını anlatıyor bizlere bir şekilde.
Abi Samim Saka ise ailenin akılsız, serseri oğlu. Sıdıka ne
kadar akıllıysa Samim bir o kadar salak. Klasik bir yapı aslında. Kız çocuk
okutulmaz erkek çocuk da okutulmak istendiği halde okumaz. Kuzenim bir gün
Sıdıka’yı izlerken kendi ailelerini, abisini bu diziye benzetmişti. Onu okutmak
istememişler ve ortaokuldan almışlardı. Abisini ise ne kadar okutmaya
çalışsalar da okumamıştı. Kuzenim, Sıdıka gibi kendi içindeki o cevheri
koruyamadı. Farklı olan taraflarını törpüledi. Kendini okuldan alan onca insana
benzeyerek hayatta kalmayı tercih etti. Başka da bir şansı yoktu sanırım. Onlar
gibi olarak yaşamak daha kolaydı diğer türlüsünü hiç görmemiş ve bilmiyordu.
Her ne kadar Samim’e kızsak da aslında ataerki zalimliğini
onun üzerinde de gösterir. Erkek gibi olmak zorundadır ve Samim erkekliğini her
dakika korumakla uğraşır. Yanlışlıkla bıyığını kesince erkekliği sorgulanacak
korkusu duyar ve burnu kırılınca onu bantlayıp rahatlar. Ya da kadınların G noktasını
bilmez ve arkadaşlarına soramayınca soluğu Sıdıka’nın yanında alır. Bütün
olayları erkeklikle ilişkilendirip karı gibi olmaktan sakınır Samim. Aslında
hayatı bu anlamda devasa bir işkenceden ibarettir.
Sıdıka Dizisi
Baba Zekeriya Saka en az sevdiğim karakter galiba. Nesli
tükenesice bir baba örneği gözümde. Neye kızıp neye sinirleneceği asla belli
değil çünkü her şeye sinirleniyor. Otorite onun her şeyi. Dışarıdaki hayatın
acımasızlığını ev ahalisinin burnundan getirerek bastırıyor. İş yerindeki badem
bıyıklılardan söz açarken, eskiden tutkun olduğu şeyleri hatırlarken her şey
açığa çıkıyor. Sonra başlıyor rakı içmeye. Her akşam bir kavga kopuyor. Bu
çevremden fazlaca tanıdık gelen bir hadise. Her akşam bir şekilde sofraların
ters döndüğü haneler vardı. Babalar sofraları ne zaman ters döndürecek diye
bekleyen aileler. Buraya kadar her şey gerçek bir aile örneğiydi benim için.
Döven baba, babaya yaranmaya çalışan anne, babayı örnek alan oğul. Bir tek
Sıdıka dizideki gibi değildi. Gece ağlayıp sabah uyanınca hayata tutunamazdı. O
da annesine benzemeye başlardı ya da babasının yanında ağzını açmazdı. Kendini
saçmalıyor kabul ederdi. Gerçek hayatta Sıdıka mutsuzdu.
Oysa dizide bütün bu trajedi bir şekilde bizi içine alıp
güldürüveriyor. Bütün karakterlere yakınlık duymaya başlıyorsun. Her annenin “O
sizin babanız.” diyerek kocalarını koruyup kabul ettikleri gibi koruyup kabul
ediyorsunuz. Burada bir terslik mi var? Yok sanırım. Her şey olması gerektiği
gibi. Terslik Sıdıka’da. Belki diziyi 97 yılında izleyenlere bir faydası
dokunmadı çünkü o zamana göre değildi. Akşam dayak yiyip sabah uzaya kafasını
yoramıyordu gerçek hayattakiler. Sofra her ters döndüğünde belki de kocalarının
da aynı olmasından korkuyorlardı. Bu çile bir günlük değildi. Ama Sıdıka
sonraki kuşak için oldukça ufuk açıcı oldu diyebiliriz. Onun gibi evde hapis
kızlar akşam dayağını yiyip sabah film çekme, kitap yazma, okuma, okutma hayali
kurdular.
Babaları belki içki içiyordu belki namaz kılıyordu. Ne fark
eder? İki tip baba da kızlarını hapsettiler. Şimdi 2020 yılında o kızlar birer
birer isyan edip istediklerini yapmaya başladılar. Babaların nesli tükenmeyecek
ama annelerin kafaları değişti. Değişen şeylere hürmetle. Sıdıka Dizisi
Muhteşem bir yorumdu🫶 benim merak ettiğim, tam zamanından emin değilim ama karakter özellikleri ve dizinin kurgusundaki büyük degisiklikler hakkındaki düşünceniz, sonraki bölümler benim hiç çekmedi,bunun nedeni?
YanıtlaSil