KARABORSADAN BİR AĞIT
KARABORSADAN BİR AĞIT
Dayım yığılıvermiş yere. Annem ayakları çıplak atladı
abisinin yanına. Şehre götürecekler. Onlar gitti. Ne oldu, uyku sersemi
bilmiyorum. Dayımın çocuklarıyla garaj kapısının önüne çömdük. Götümüzün üstüne
oturmadık, utandık herhalde rahat oturmaya. Bir taraftan rahatsız olmak
istedik. Dayıoğlum elinde bir çubuk, toprağı çiziyordu. Ağlamadılar. Mavi garaj
kapısının önünde çömelip durduk. Sıkıldım, ayak uçlarımdan destek alıp baktım
hayatın içine. İnsanlar yığın yığın. Birisi dayımın ayakkabılarını kapı önüne
koymuş. Bir diğeri, uzaktan köylülere dayımın öldüğünü bağırarak anlatıyor.
Beridekiler ağlıyor babam ağlıyor. Tavuk yavrularının önüne atılmış bir tutam
buğday gibi dayım. Param parça ediliyor.
Yoldayken arıyorlar evi. Ayılmış dayım şehrin girişinde.
Daha iyiymiş. Annemin ayağına terlik almışlar mı? Arı sokmuş. İmamın arıları
sokmuş. İmamı polisler yakalasın. Kimse imama kızmıyor. Alerjisi varmış
dayımın. Daha dün karaborsa bir su tankının önünde, oluğa düşen arıları
kurtarırken dayım gelmişti yanıma. Sokarlar seni, uzak dur, demişti. Israrla
kurtarmıştım arıları, cam kenarına koyduğum yaşamış, uçup gidivermişti
dayımların evinden tarafa. İntikam mı almışlardı, bilemem.
Kapı önündeki dayımın ayakkabısını kaldırdılar. Boşa gitti
bunca hengâme. Bari ölseydi der gibi bakanları, yazdım bir tarafa. Dayı
çocuklarım hala aynı. Ağlamadılar. Korkmadılar. Dayım gibiler biraz. İyiler,
hoşlar da yok gibiler, hep üzgün gibiler.
O ayakkabıyı kim koyduysa hiç iyi etmedi. Bir uğursuzluktu
bu besbelli. Boş beşiği sallamak gibi. Yengem ölüverdi. Aslında ölüvermedi.
Uzunca bir zaman hasta yattı. Dokuz ay çocuk gibi bakıldı. Aklı yitip gitmişti.
Sureleri ezbere okurdu ama hala. Beni tanımıştı ameliyat çıkışı. Çocuklarını tanıdığı
gibi. Bahçedeki yaşlı akasya ağacını kestirmişti dayıma. Akrep geliyor, dalları
evin içinden çıkıyor diye. Bu bir ahtır. Akasyanın ahı tutmuştur. Bir canlıyı
köklerinden etmektir bu. Akasyayı pek severdim. Yalvar yakar salıncak
kurdururdum dayıma. Ben sallandıkça pıt pıt bir şeyler düşerdi. Ağaç uluydu da
dalları cılızdı. Yaşlı huysuzluğu sinmişti dallarına. Bir de aynı bahçede kuş
iğdesi vardı. En yalancı ağaçlardan. Çiçek açar da iğde vermezdi. Boştu açması,
boşunaydı. Tuvaletin hemen yanındaki erik ağacının dalından olmamış erikleri
toplar, ağzım burula burula yerdim. Dayım kızardı. Olunca yememi söylerdi.
Olmadan sevdiğimi hiç kestiremezdi.
Bu ağaçların ve ruhlarının arasında yıkadılar yengemi.
Yengemin mutfağının önünde gülüştü iki kadın. Yeni evliymiş, dudağı yaraymış.
Bir kadın yıkadı yengemi, ağlaştılar, sarıldılar, yengemi yıkayan kadın def
çaldı. Yine ağlaştılar. Yengemin mutfağı önünde gülüşenler de ağlaştılar.
İyi gelmedi akasyayı kesip toprağından etmek. Akrepler
kesilmedi hiç. Teyzemin kızı evden gelinliğiyle çıkarken teyzem bir ağıt yaktı.
Çayımın kaşığıydın, yemeğimin tuzuydun diye başlayıp değişen. Gülmüştüm herkes
ağlarken. Eniştem ve gelinin abisi de ağlamıştı. Herkes gidince de yumurta
kırıp yemişlerdi. Oysa istekliydi evlenmeye teyzemin kızı. Seviyordu oğlanı.
Oğlan çükleri uzar uzar boynuna sarılır demişti, bana. Sonra korkunca gülmüştü.
Erken yaşta öğrenme canın çeker, demişti. Bir yılanı koynumda beslemeyi
dilememiştim hiç. O seviyordu yılanı. Annesi ağıt yakmasaydı, ömür boyu sevecekti
koynundaki yılanı. Ama annesinin ağıdı iyi gelmedi. Boşadı kocası. İki çocuk
vermişti yılanına. Yine de boşadı kocası. Yaşlı, sarı saçlı bir pavyon karısı
için dediler. Görmedim hiç.
Dedem koyunları severdi en çok. Koyunlarını sattılar.
Şehirden iki ev aldılar o koyunların parasına. Hem akasya, hem koyunlar hem
dışarıya konulan ayakkabı iyi gelmedi. Şehre gitmeden, hiç istemediği o şehre
gitmeden, yengemin ölümünden birkaç ay sonra öldü. Yengemi yıkadıkları hayatta
onu da yıkadılar. Dedem ağaçları severdi, koyunları severdi. Yengemin mutfağı
önünde dayımın yeni karısı bir başka yeni gelinle gülüşüyordu. Yeni yengemin
dudağı yaraydı. Sevişmiş miydi sahiden? Kocasının babası ölmüştü ya?
Dedemi yıkamadan hoyraz bir odaya koydular. Kış günüydü.
Soğukta yattı gece. Teyzem tabutta giderken arkasından ağladı. Babam soğuğu hiç
sevmezdin, soğukta yattın, diye. Yün bir döşeğe yatırdılardı. Girip bakamadım.
Koyun yününden döşekleri severdi. Dedemin ölüm haberini almadan yarım saat ben
de can çekişmiştim. Nefes alamamıştım. Sonra tam tramvay, fuardan Nalçacı’ya
dönerken babam aramıştı. Öldü dedi. Sessizce ağladım. Kalabalığı yarıp ineceğim
durakta inmiştim. Ölüm haberini duymadan dakikalar önce bildim dedemin
öldüğünü. İçimdeki daraltı geçmiş, can çekişen o duygu yok olmuştu.
Dedemin ölümünden iki ay sonra diğer dedemi yolcu ettik. Ahretliğini
severdi. Dayanamadı. İki dedem bir birinin tam zıttıydı da severlerdi
birbirlerini bir de koyunları. Kıtlık zamanlarında üzerlik otunun kökünü yedirirlermiş
koyunlara. Kendilerine o kadar bakmadılar hiç. Onların canı koyunlarla atardı.
Hoyratlardı. Birisi ömrünü köyünde, evinde tüketti. Hep hastaydı. Diğeri
çerçilik yaptı, Irak’a gitti. Evde Irak’tan gelme bir makasla kağıt keserdik
kış günlerinde. Yuvarlardık kâğıtları. Küçükler zeytin, büyükler yumurta.
Televizyon yokken annem oyalardı bizi böyle. Babam parti toplantılarına
giderdi. Şimdi makasın uçları köreldi. Irak savaş geçirdi. Dünya değişti. Dedem
koyunlarıyla birlikte göç etti. Ninem şehirli evinde yalnız. Hala kızıyor
kocasına erken öldü diye.
Dedemin ölümünde ağıt yaktırmadılar nineme. Hakkın yok, dediler. O öldü artık senin kocan değil, dediler. Ancak çocukları
ağlayabilirmiş, ancak çocukları görebilirmiş. Ninem büyüktü dedemden. Babaları
kardeş çocuklarıydı. Dua bilmezmiş ninem, dedem öğretmiş. Okuma yazması yoktu da
ninemin yine de iyi para hesabı yapardı. Kamer derdi, dedem nineme. Kamer nene
derdik. Bir diziden görmüş, takmış o ismi. Hacıdan getirdikleri bir
televizyondan izlemiş. Sonra sadece hocaları dinlediler. Hacı adamdı dedem.
Hoca tutup Kuran öğrettirdi bize. Harman vakti para toplardı Kuran kursuna.
Arkasından Yasin okudum. Ruhuna gitsin diye.
İlk ölüm hikâyesi bu değildir elbet. Bir yaz günüydü.
Dışarıdan ablamla kendimi görüyordum. Bir öğür renkli şort giydirmiş annem.
Uzaktan nasıl görürüm kendimi. Bilemem. Sevinçliyiz ablamla. Köye gideceğiz.
Oysa annemin amcası ölmüş. Kedilerle uyurmuş, ciğerine kedi kılı kaçmış sonra
kanser olmuş. Kedilerle mesafemi korumalıyım. Sonra köyde buldum kendimi. Yol
nasıl geçti, kim götürdü bizi. Bir kara kazan vardı. Yufkaya helva koydu
kazanın başındaki gelin. Ölen onun kayınpederi. Hiç ağlamamış, mutlu gibi.
Helvamı yedim. Gelin yufkayı uzatırken güldü. Adamın ölümünden sonra her
torununa onun ismini koydular. Yüzbaşıydı ismi. Yazık oldu çocuklara. Kara bir
kazan kaldı, sisli bir yaz günü. Yüzbaşı amcanın eline tütün kolonyası
dökmüştüm. Bir yün döşeğin içinde büzülmüştü adam. Ölümünden önceydi elbet. Bir
tütün kokusu sarmıştı her yanı.
Yitip gidenlere okudular. Ağıt iyiye gelmez. Birbirini,
üzüntüyü çoğaltır. Hakkın yok. Yine de oku. Çayının şekerine, çay bardağının
kaşığına. Bir yufka içine helva. Kazanı kaynattılar. Yiğit öldü, saçları sırma
ve gözleri badem. Akasya ve koyunlara. Miskinlerin hatırına. Akşam sefalarına,
ballıklara, okşayanlara, koynunuzdaki yılandan çocuk yapanlara. Bir bir
besledim tavuk yavrularını. Çokça serptim buğdaydan önlerine. Hindilerin ismi
mısırga, yavrularınınki bülüç. Onlara yem kardım. Kepek ve sütten. Avuç içimden
yedirdim. Dutların olmuşlarını ve olmamışlarını ayırmadan yedim.
Sonra da kaynadı kara kazanlar. Buğdaylar kırıldı, yarmalar
yapıldı. Sütlenip kurutuldu. Güneş hepimizin başında bekliyor. Ölümlere
kaynayan kazanlar zifiri midir? Karanlık mıdır? Mezarlar hala yeşillik ve
dikenler uçuşuyor üzerlerinde. Yengemin mezar taşına yazdıracağı sözü dokuz ay
cüzdanımda taşıdım. Mezar taşları ve mezarlıklar hepsinin ruhuna birer Fatiha. Aklım
karışıyor, karnıma bir ağrı girdi. İyi gelmiyor düğün ve ölümler bana. Hepsi
fazla kalabalık. Akşam olmakta. Han önünde cinler geziniyor. Yengemin mezar
taşı bir yıl sonra yaptırıldı. Şehirde insanları ikiye katlayıp gömüyorlar.
Yaşasın köy mezarlıkları.
Yorumlar
Yorum Gönder
Sen nasıl yorum yapmak istiyorsan:
Seçeneklerden anonim olmayı seçebilir ya da sadece adını yazabilirsin. İstediğin sosyal medya profili ile giriş de yapabilirsin.