Antalya Alternatif Gezi Rehberi

Antalya Alternatif Gezi Rehberi 

Antalya Alternatif Gezi Rehberi yürüyerek gezilecek yakın yerleri derledik.

Konya konum bakımından Türkiye'nin ortasındadır. Güneyde Toroslar olmasa belki bi nebze Akdeniz iklimi görürdük ama nasip etmemiş coğrafi oluşumlar. Yine de sevindirici taraf her yere aynı mesafede oluşumuzdur. Hele Antalya’ya pek yakınız ya yaz tatillerinde Antalya'nın her yerinde 42 plakalı araçlar vardır. Öyle ki yolda her 42 plakaya korno çalarak selam vermeye başlasanız düğün konvoyuna döner ortalık.

Üniversite gezileri, kaçamaklar ve aile tatilleri için bu kent idealdir kısacası. Şehrin merkezine gitmeye de gerek duymadan Side, Manavgat ve Alanya taraflarında konaklarlar. Buralar Konya’ya şehir merkezinden çok daha yakındır.

Çocuk denecek yaştan itibaren ailecek Antalya’ya gitmeye başladık. Kamp attık, pansiyonda kaldık. Aile altı kişilik olunca otelde kalmak imkânsızdı. Zavallı annemin tatilde yemek yapması, elbise yıkaması hiç bitmezdi. Günde iki öğün denize giderdik ailecek. Sabah erkenden kalkardık. Daha kahvaltı yapmadan haydi denize. Ben gitmek istemiyorum deme lüksün yok. Zira tatile para verilmiştir, herkes denize girmek zorundadır. İkinci deniz seansımız ise ikindi üstü olurdu. Günde iki kez denizde oynaşırdık. Sonra üstünü çıkar, duş al. Yaşımız büyüdükçe bu görev niteliği tatilimizi sorgulamaya başladık dört kardeş. Sonra herkes yavaş yavaş bıraktı tatile ailecek gitmeyi. Ben sonuna kadar dayandım. Benimki gezmeyi sevmektendi galiba.
.
Bu tatiller boyunca Side, Manavgat ve Alanya’yı akşamüzeri azıcık gezerdik. Tarihi yerleri görecek vakit kalmazdı. Giriş ücretleri ve iki kere denize girme zorunluluğundan tabi.

Sonra Mustafa abi Antalya’ya taşındı. Cemal’le Konya’ya her gideceğimizde Antalya’ya uğrar olduk. Antalya merkezin diğer ilçelerinden ne kadar farklı olduğunu anladım. Tatil yerleri birer tatil köyüdür. Yaşayan herkes geçicidir ve yerli halk insanlara geçici oldukları bilerek bakarlar. Tamamen ölü olduğuna inandığım bu şehrin merkezinin dirimini görünce mutlu oldum. Ve Konya’ya bu kadar benzemesine de şaşırdım.

Aracımız olmadığı için her yere toplu taşıma ile gittik. Bir yeri en iyi tanıma şekli ya yürümek ya da toplu taşıma ile gezmek sanırım. Bildiğim gördüğüm kadarıyla size Antalya’yı anlatacağım. Beş yıldızlı otel konforunu sevmeyenler için buyurun Antalya rehberim.

Ben gezi merkezi olarak şehir merkezini kabul edeceğim. Yani her gezdiğimiz yerden sonra şehrin merkezine döneceğiz. Şehrin merkezi dışında kalan yerler oteller ve kamp için tasarlanmış. Yani denize gir çık, bekle, denize gir çık gibi. Bu alternatif bir gezi olacak anlayacağınız
.
Otogardan ya da havaalanından şehir merkezine kolaylıkla ulaşabilirsiniz. İkisinin önünden de tramvay geçiyor. Durakların önünde kart alabileceğiniz otomatlar var. Kart 5 lira filandı, yani oldukça ucuz. Otobüsle geldiyseniz firmaların servisleri var kullanın. Geri döneceğinizde ise tramvay saatlerini kontrol edin. Sabah erken saatlerde tramvay olmuyor. Ya da havaalanına uğramıyor. Dönüşte otobüs kullanacaksanız servisini kullanın.

Antalya Alternatif Gezi Rehberi



Şehir merkezinde ilk olarak Kaleiçi’ni görün. Tramvayı takip ederseniz bulursunuz. Kaleiçi’nde çok güzel mekânlar ve oteller var. Labirent gibi kaybolabilirsiniz. Kaleiçi’nde grafitileri, muz ağaçlarını, evleri, cennet meyvesi ağaçlarını filan keşfedin. Girişteki sütunları es geçmeyin. Kaleiçi’nde önerebileceğim iki mekânı da şuraya bırakıyorum.

  • Holly Stone Performance Hall 
  • Odin Pub
Kale girişi

 Kaleiçi’nden sahile inin. İnmesi kolay, yokuş aşağı salın kendinizi.

İskele Cami

Teknelerin orada soluklanın bir ağaç gölgesinde. Limanın orada beyaz küçük bir cami var. İmamı çok iyi birisi. Caminin altından su akıp denize dökülüyor. İmamdan camiyi anlatmasını isteyin. Turist olduğunuz için olduğunuz gibi kabul ediyor sizi camiye. Biz ne kadar güzel cami diye bakarken bizi davet etti. Cemal ve beni caminin ortasında karşılıklı durdurdu. Cemal’in fısıltısını ensemde duydum. Çok rahatsız edici bir deneyimdi. Şeytanın ensenizde olması gibi bir şey.

Oyuncak Müzesi

Ardından Oyuncak Müzesini ziyaret edin. Giriş iki liraydı, müze kart geçmiyor. Müzede ne işim var demeyin. Oyuncak Müzesinden sonra sizi yukarı çıkaracak asansörü bulun. Turist dolu kuyruğa girin. Kuyruk çabuk bitiyor ve asansör ücretsiz. Yükseklik korkusu olan varsa gözlerini açsın. Manzara korkuyu yenecektir.


Asansörün orada belediye tesisleri var. Şimdi soğuk bir şeyler içebilirsiniz. Antalya Belediyesi el değiştirince bira servisi de başlamış. Manzarayı yine seyredin. Kazı kazancı geçerse kazı kazan alın kazıyın.

İkinci günü Perge Antik Kenti’ni görmeye ayırın. Çok büyük bir yer. Her ayrıntısını görmek isterseniz saatlerinizi alacaktır. Sıcağı hesap edip ona göre bir saatte gidin. Yanınıza su alın. Müzenin büfesi pahalıydı. Bez çantalarından satın alın. Müze kart çıkartmayı da unutmayın tabi. Giriş müze kartıyla ücretsiz ve büfede müze karta indirim var.

Perge’ye gitmek için tramvayın Aksu yönüne binin. Tramvayın klimaları çok güçlü üşüyebilirsiniz, ben her bindiğimde üşüyordum. Aksu durağında inin, biraz sürüyor, Aksu şehrin sonunda kalıyor çünkü. Burada bir büfe var, orada soğuk bir şeyler için. Sonra konumunuzu açın ve yürüyün. Yaklaşık iki kilometre sonra Perge’ye ulaşacaksınız. Yürümem derseniz otostop çekin. Ama yürümenizi tavsiye ederim. Eski bir okul var, önünde banklar var. Şöyle bir oturabilir ve yolunuza devam edebilirsiniz.

Perge Yolu

Müzenin girişinde, büfenin hemen yanında bir oda var. Televizyonda Perge’yi anlatan belgesel dönüp duruyor. Klimanın karşısında belgeseli izleyin ve gezmeye başlayın. Gölgenin yönüne doğru gezin. Oturacak banklara gölge düşünce muhakkak oturun. Perge’nin tiyatrosu müzenin dışında kalıyor. En son onu ziyaret edin ve geldiğiniz yoldan dönün.

Perge Antik Kenti

Üçüncü gün artık denize girmek isteyebilirsiniz. Sonunda denize girmeli bir güzergâhımız olacak bu yüzden mayonuzu, haşemanızı filan hazır edin, mümkünse içinize giyin.

Bu güzergâhımızda Düden şelalesi olacak. Düden ikiye ayrılıyor. Bir kaynağı bir de döküldüğü yer. Kaynağına gitmek için Yukarı Düden’e giden otobüslere binmeniz gerekiyor. İlk olarak buraya gidin. Şelalenin kaynağını görebileceğiniz güzel bir park. Yalnız çok turist oluyor ve çok büyük değil.
Ardından şehir merkezine geçip Lara’ya giden otobüslere binerseniz Düden’in denize döküldüğü yeri de görmüş olursunuz. Düden’in denize döküldüğü yer benim için pek ilgi çekici değildi ama kaynak ve dökülme anlarını görmek için tamamlanabilir. Burada ufak bir kanal var. Kanalın iki tarafında çay bahçeleri var. Bir soluk almak için güzel olabilir. Sıcak havada ihtiyaç duyacaksınız. Üstelik ayaklarınıza hortumla su akıtıyorlar, büyük bir ferahlık veriyor.

Burada dinlenip şelaleyi arkanıza alarak fotoğraf çektirdikten sonra Lara’ya gidebilirsiniz. Yürüyerek uzak değil ama sıcakta tavsiye etmem. Yoldan otobüse binin derim.

Lara’da plajdan önce Migros’a uğrayın. Yiyecek ve içecek alın. Plajın hemen orada ağaçlar ve oturmak için kamelyalar mevcut. Bir piknik yapabilirsiniz. Denize işte burada girin. Denizi güzel. Duşları da var. Piknik yapmak istemezseniz köfteci var, oradan yersiniz.

Dördüncü gün sabah erkenden uyanın çünkü Phaselis Antik Kentine gidiyorsunuz. Hem antik kenti gezeceksiniz hem de tertemiz bir denize gideceksiniz. Sabahtan akşama kadar vakit geçirilecek bir yer. Tedarikinizi ona göre yapın. Kahvaltı ve öğle yemeği, su, havlu, peçete, denize gireceğiniz kıyafetler…

Phaselis’e gitmek için iki alternatif var. Birisi Kemer’e giden vapurlara binmek. Bunun için önceden bilet almanız gerekiyor. Biz gideceğimiz günün sabahında bilet almaya gitmiştik bilet yoktu. Bileti limandan alabilirsiniz. Limana ilk gün gitmiştik zaten.

Kemer
Aman ne uğraşacağım diyorsanız ki haklısınız otobüsle gideceksiniz. O yüzden otogara gitmeniz gerekli. Bence yine tramvayı kullanın. Otogarda Kemer’e giden dolmuşlar var on beş dakikaya bir kalkıyor. Onların çoğu Phaselis’e gidiyor birine binin. Güneşi hesap edin ve oturun. Yoldaki tatil köylerine uğruyor bu yüzden azıcık uzun sürüyor. Hazır gelmişken Kemer’i de göreyim derseniz Kemer’de inin. Plajlarda bir şezlong kiralayın ve denize girin. Acıkırsanız Burger King var, yemek yiyin. Sonra Kemer’in merkezinden aynı araçlardan birine binip Phaselis’e gidin.

Girişler ücretli bu yüzden müze kartınız olsa iyi olur. Bindiğiniz araç sizi girişte bırakacak. Buradan yine iki kilometre kadar yürüyeceksiniz. Aman yürümem derseniz otostop çekin. Ama yürüyün yani yol güzel.

Phaselis

Araçları Antik Kent’in kemerlerinin oraya kadar alıyorlar. Kent küçük. Bir yolu, tiyatrosu, hamamı var. Perge gibi korunmamış ve büyük değil. Ama denizi muazzam. Antik taşlardan denize atlayabiliyorsunuz. Metrelerce yürüseniz de su bacağınızı geçmiyor. Suyu tertemiz. Dört bir yanında denize girebilirsiniz. Biz öyle yaptık. Ama siz yapmayın zira taşlık alanlarında ayağınız kesiliyor. Her bir tarafında denize gireceğim derseniz de deniz ayakkabısı alın. Plajlar yazan tarafa gidin. Orada kumsal var. Taş yok. Kumsalın ardı ağaçlık. Güzel bir ağaç altına serin örtünüzü. Üşenmezseniz taşınır sandalye alın yanınıza. Çoğu araçla gelen öyle yapıyor ama araçsızsanız ne gerek var. Ardından atın kendinizi denize. Dinlenin, kestirin, yemek yiyin ve tekrar denize atın kendinizi. Bu döngüyü elinde megafonla bir görevli artık kapatıyoruz deyinceye kadar sürdürün. Hatta görevli dedikten bir yarım saat sonraya kadar sürdürebiliyorsunuz.

Burada büfe daha ucuz. Ve mümkünse Pazar gitmeyin antik kent o kadar kalabalık olmasa da dönüş yolunda aşırı trafik oluyor. Yine iki kilometre yürüyüp geldiğiniz araçlardan birine atın kendinizi. Oturacak bir yer bulun ve uyuyun.

Ve gezimizin sonuna yaklaşıyoruz. Muhakkak gitmeniz gereken yerlerden birisi ise Kurşunlu Şelalesi. Şehir merkezinde Doğu Garajı var. Oradaki duraktan dolmuşlar geçiyor. Saatlerine bakın. Antalya kartınızla biniyorsunuz. Otobüs yok. Şehrin dışında, seraların içinden geçerek bu parka ulaşıyorsunuz.

Kurşunlu Şelalesi

Şelalenin hemen orada bir fotoğraf çektirip yürüyüş yoluna girin ve yürüyün. Şelalenin suları, ağaçlar, nilüferler, eğreti otları… Harikalar diyarı gibi. Yolun sonunda Nilüferli şelale var. Yanlış anlaşılmasın şelale filan yok ama nilüferler var. Sonra dönerken Osmanlı Kafe var. Suyun üzerinde ahşap bir bina. Orada bir şeyler için. Manzarası, su sesi çok güzel. Girişte yemek yiyebileceğiniz yerler de var. Düden’den daha etkileyici, daha sessiz. Antalya’nın bir ruhu, bir doğa harikası olduğunu ilk burada hissetmiştim.



Dönüşte son aracı kaçırmayın. Gelen dolmuşlar ters yönden gelse de el edip merkeze gidip gitmediğini sorun. Biz hala hangi yönden geldiğini bir türlü çözemedik çünkü.
Bu güzergâha Olimpos, Çıralı, Adrasan, Konyaaltı da eklenebilir. Ama benim güzergâhım o kadar uzağa erişmiyor. Konyaaltı yakın olsa da kalabalık olduğundan gitme isteğim hiç olmadı. Bu yıl Adrasan’a uğradık. Denizi muazzam. Öyle ki denize atlayınca su seni otomatik kaldırıyor ama çok kalabalık ve ağaç yok.

Denize girip keyfini çıkaracağım derseniz büyük ihtimal otogardan araç bulursunuz. Gidin bir şezlonga atın kendinizi. Kalkmanıza yakın bir görevli gelir de para isterse cüzdan arabada derseniz ya da yanınızda olduğu kadar verirseniz üstelemeden koyup gidiyor. Pintilik etmezseniz de on lira verin gitsin. Tabi boş yer bulursanız.

Ve son olarak Antalya hakkında birkaç uyarı.

Açık yerden meyve almayın bozuk çıkıyor. Aldığınız her şeyi tüketin bekletmeyin. Buzdolabına filan güvenmeyin inanın sucuğun bile içi geçiyor. Ağız tadıyla karpuz filan yiyemiyorsunuz, yazık sıcaktan karpuz dökülüyor. Yalnız seyyar satıcılardan kiraz alın tadı çok güzel.

Asla çeşme suyundan çay demlemeyin. Hatta siz evde çay demlemeyin gidin dışarıda için çünkü çay olmuyor. Çay ocağı kültürü beklemeyin çünkü yok. Mahalle aralarında bulabilirsiniz ancak. Onda da dayılar her yeri sarmış oluyor.

Klimasız bir yerde kalmayın. Vantilatör filan işe yaramaz. Tatiliniz zehir olur.

Pazar günü esnaf tatil yapıyor açık dükkân bulmak zor. Karnınızı doyurmak isterseniz kafelere gitmek zorundasınız. Yemek kültürü pek gelişmemiş, köfte piyaz önerip duruyorlar. Ben yemedim, denerseniz deneyin.
Öğle sonuna kadar evde takılın sonrasında çıkın dışarı.
Antalya Alternatif Gezi Rehberi


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E