ÇOCUK YETİŞTİRMEK ÜZERİNE ÖĞRETMEN GÖZLEMLERİ

 ÇOCUK YETİŞTİRMEK ÜZERİNE ÖĞRETMEN GÖZLEMLERİ

Başlık hiç çocuk sahibi olmayan birisi için fazla cüretkar gelmiş olabilir. Bu konuda haklısınız. Bir tane bile doğurmamış, bakmamış, büyütmemiş bir insan olarak çocuk yetiştirmek hakkında ahkam kesiyor gibi görüneceğim. Öğretmenseniz elinizden her yaş gurubundan ve farklı karakterde öğrenci geçiyor. Öğretmenler çoğunlukla akademik başarı konusuna odaklandığı için gözlemlemeyi bırakıyorlar. Farklı bakış açıları geliştirmek yerine bazı kabulleri olduğu gibi kabul ediyorlar. Mesleğe yeni başlayan öğretmenler için, çocuğu olan insanlar için birkaç düşünce ve gözlemimi paylaşmaya niyetlendim. 

ÖĞRETMEN ROL MODELDİR AMA MÜKEMMEL DEĞİLDİR

Öğretmen tek başına öğretmenin vücut bulmuş halidir. Yani tek başına dursa ve konuşmasa bile çocuklara bir şeyler öğretebilir. Çünkü konuşması ve susması bir gizil öğrenme içerir. Buna rol model diyebiliriz. Sorun şu ki rol modelliği mükemmel olmakla karıştırıyoruz. Öğretmen hata yapmaz. Öğretmen daima hazır ve nazırdır. Böyle düşünmek bizi birer tanrıcık yapar ve en ufak hatada her şey yerle bir olabilir. Bu kusursuzluk üzerine kurulmuş olan öğretmen anlayışı stresi de beraberinde getirir. Ya çocuğu kendinden uzak tutar ya da sınırları olmayan birisine dönüştürür bizi.

İyi bir rol model olmak için önce insanın kendini iyi ve kötü yanları ile tanımalı. İyi olanı çoğaltabilmeli, paylaşabilmeli, aktarabilmeli. Kötü olanı ise yok etmek yerine kontrol altında tutabilmeyi öğrenmeli. Kötülüğü yok edip sadece iyilik kalsın demek bence gerçekçi değil. Velev ki gerçekçi ama gerekli değil. Hiç bir insandan kötü gördüğü yanı kesip atmasını istememeliyiz. Bu boşluk oluşturur ve kötülüğün boşluğunu daha kötü bir boşluk da doldurabilir. Kötü olanı başka bir kanala aktarmak ya da kontrol altında tutabilmek ve bunu öğrencilere öğretebilmek onların ufkunu açacaktır.

Öğretmen kendine sahte bir cennet oluşturup onun içinde cehennem hayatı yaşayabiliyor. Mükemmel olmak, hata yapmamak bu cehennemin en büyük ıstırabı. Ben hata yaptım diyebilen öğretmenler yetiştirmemiz gerekli. Çünkü insanın en büyük erdemlerinden birisi mükemmel olmak değil yaptığı hatayı fark edip kabul edebilmesidir. Bence çocuklara öğreteceğimiz en güzel şey de bu. Çünkü kaç yaşına gelsek de evet hata yaptım diyebilecek gücümüz yok. Hata yapmak bir acizlik değil bir erdemdir ve bu erdem küçük yaşta çocuklara aşılanmalıdır.

Bunun en kolay yolu da rol model olarak bizim hatalarımızı kabul edip gönül rahatlığı ile hata yaptım dememiz olacaktır. Bu sayede gizil öğrenme dediğimiz şey hop devreye girecek ve geri kalan kısmı o halledecek.

MÜKEMMEL İNSAN YOKKEN MÜKEMMEL ÇOCUK OLAMAZ. FARKLARI FARK EDİN.

Eğitim sistemi ortalama bir şekilde ilerler. Öğrenci sayısının fazlalığından dolayı orta düzey bir anlatım belirlenir alt ve üste kalanlar ise araya kaynar. Bu en adil yoldur ama tabi ki uygulanmaz ve en üsttekilere göre ders işlenip kalan kaderine terk edilir. Bu düşünce akademik başarının tek başarı olarak kabul görmesinden gelmektedir. Oysa akademik olarak başarı herkesin bir şekilde bir yaşında elde edebileceği bir şeydir. Bunun için kitaplar yeterlidir. Eğitim ise akademik başarıdan daha fazlasını hedefler. Mükemmel öğrenciden ziyade farklılıkları kabul ediş eğitimin temelini oluşturur.

Mükemmel öğrenci diye tanımlanan öğrenci şekli ise bir ütopyadır. Hem koşan hem yüzen hem uçan bir canlı gibi bir şeydir. Yani balık, çita, kuş karışımı bir şey hayal edin. Hayal ettiğiniz şey mükemmel öğrenciyi temsil ediyor. Hem ders katılsın hem gereksiz konuşmasın. Hem sosyal olsun hem yaramazlık yapmasın. Böyle bir öğrenci profili çizmek bu profili benimseyip bunu gerçek hayatta uygulamaya çalışmak kendi cehenneminize bir odun daha atar.

Bir çocuk farklılıklarıyla çocuktur. Geç anlayabilir, içine kapanık olabilir, derste izin almadan konuşabilir, derste izin alıp gereksiz yere konuşabilir, çok akıllı olup konuşmak istemeyebilir. Hepsi birer bireydir ve kabul edilmeyi hak eder hem de olduğu gibi kabul edilmeyi.

Elbette bir sürü çocukta bu kabul zaman alacak ve yorucu olacaktır ama bu bireysel farklılıklar gerekli ölçüde desteklendiğinde güzel şeyler ortaya çıkmaya başlayacaktır. Gerçek tatmini işte o zaman yaşayacaksınız.

Evet gereksiz konuşanı uyarabilirsiniz ama tamamen yok etmek haksızlıktır. Çok konuşmayanı konuşturabilirsiniz ama mecburi kılmak haksızlıktır. Geç anlayanı hemen anlasın diye uyarabilirsiniz ama bu faydasız olacaktır. Hepsinin benliklerine saygı duyup yavaş yavaş bir şekilde ilerlemek gerekiyor. Sizin istediğiniz gibi değil ona en uygun olanı bulmak gerekiyor.

Sene başından beri iki farklı velim bana öğrencileri hakkında bilgi verdi. İkisi de zeki ve çalışkan. Birisi çocuğunun çok konuşmamasından şikayet ederken birisi de sürekli dersi bölmesinden şikayet etti. İkisine de gönül rahatlığı ile çocuklarının çok normal olduğunu ve derste benim hepsini kontrol edebildiğimi söyledim. Genlerden geleni değiştiremezsiniz ancak iyileştirebilirsiniz. Akacakları yeni bir alan bulabilirsiniz. Boşa kürek çekip bir çocuğu tornaya sokmaktansa her ders biraz daha çaba sarf edip o çocuğun akabileceği bir kanal bulmak belki o kanal olmak daha mantıklı olacaktır.

BİR BİREY OLARAK ÇOCUĞU KABUL

Bu cidden zor bir şey. Birey olarak kabul etmek demek her söylediğinin neden kabul edilip neden kabul edilmediğini açıklamak demek. Fikir almak ve aldığınız o fikrin yanlış ya da doğruluğuna ikna etmek demek. İnanın her yaş grubunda bunun belirli zorlukları var. Zira ergenler inatlaşabilir, küçükler ısrar edip küsebilir. Hepsini halletmek için kendinize zaman verin. Aradan zaman geçince siz de çocuklar da uzlaşmacı oluyor ve bir orta yol elbet bulunuyor.

Çocuğun birey olarak kabulü ben yaptım olduculuğun kolaylığını elinizden alıyor. Ben yaptım ama dinle bak neden yaptım derken buluyorsunuz kendinizi. Siz bu şekilde bir yol izleyince çocuk da ister istemez sizin açtığınız yoldan ilerliyor ve size açıklamalarla geliyor. Büyük bir açık yüreklilikle iletişim kuruyorsunuz. Yalan ortadan kalkıyor. Bir hafta yerine getirilmeyen bir sorumluluk gelecek hafta yalansız bir şekilde yapılmış oluveriyor.

Birey olarak kabulün bir diğer şartı o kişiyi tanımak. Tanımak ve tanışmak isimle başlar siz de isimle başlayın. İsmini bilmiyorsanız garip sevgi sözcükleri kullanmayın. Kanımca bu çocuğu çocuklaştırıyor. Onu tamamen anonimleştiriyor. İsimsiz, biçimsiz bir sevgi nesnesi haline getiriyor. İsim bilmemek gayet normal ama yaşanmış bir ders sonrasında o çocuğun diğerlerinden farklı bir anısı kalıyor. Çocuğun sahip çıktığı anıya dokununca çocuğa dokunmak kolaylaşıyor. Genelleşmiş sevgi ifadeleri, hepsine aynı sesleniş büyük bir hayal kırıklığını ya da kocaman bir sıradanlığı getirecektir.

BİR ERGENLE ASLA İNATLAŞMA

Saygısızlık dışında beni çileden çıkaran pek bir şey yoktur. Çünkü saygının sınırını çizmeseniz karşınızdaki çocuğa en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Her şeyin telafisi vardır. Eksik kalmış bir bilginiz, ezberlenmemiş bir şiirin, yapılmamış bir ödevin ama saygısızlığa göz yummak ve bunun kalıcı olmasının telafisi yoktur. Bir çocuk öğretmenine ve diğer herkese saygı duymayı en baştan öğrenmelidir. 

Saygı sınırını aşmamış hiç bir ergene bağırmayın ve inatlaşmayın. Ergen ben merkezciği denilen o durumu hepimiz yaşadık. Hayat onlara çok ağır gelirken bir yük daha eklemek sizin işinizi de zorlaştıracaktır. Yavaş yavaş onun kendisini kabul etmesini bekleyin. Çok zaman alacaktır ama bir gün olacaktır.

ÖĞRENCİLERİNİZ SİZİ SEVMEK ZORUNDA DEĞİL AMA SEVECEKLERDİR.

Öğrenciler sevgiyi görünce ateş görmüş demir gibi eğilip bükülebiliyorlar. Asla şekil almaz dediğiniz o katı yaratık bir süre sonra şekilleniveriyor. Bunun için sabretmek gerek. En sevmeyeceğiniz insan tipini eğitirken buluyorsunuz kendinizi. Sonra bir bakmışsınız o çocuğu da sevmişsiniz ve alışmışsınız onun tavırlarına. Aynısı öğrenciler için de geçerli. Asla sevmiyor gibi görünen bir öğrenci bile zamanla size alışıyor ve seviyor. 

SON BİR BAKIŞ

Deneyimlerim sonucunda yazdığım bu yazı elbette kalabalık öğrenci gruplarında deneyimlediğim şeyler değil. Elimde fırsatım vardı ve çok az sayıda öğrenciden oluşan sınıflarda eğitim verdim hep. Bu benim bu konuda daha hassas olmamı ve bu konuya daha fazla odaklanmamı sağladı. 

Ayrıca bir ebeveyn de değilim. Bir çocuğun tam zamanlı bir sorumluluğunu üstlenmedim hiç. Ama yine de imkanı olan ve bazı durumlarda kendini çaresiz hisseden ebeveyn ve öğretmenlere yalnız değilsiniz "Belki bu daha sizi daha iyi hissettirir." demenin bir yolu bu yazı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E