BİR BAŞKADIR ÜZERİNE GEREKSİZ BİR ANALİZ

 BİR BAŞKADIR ÜZERİNE GEREKSİZ BİR ANALİZ


Bir başkadır eleştiri yorum

Sosyal medyada gezinirken "Bir Başkadır" ile ilgili bir sürü şey okudum, izledim. Diziyi sonradan izlemek istesem de daha fazla spoiler yememek için izlemek zorunda kaldım. Beyaz bone tartışması, eski Türkiye, ilk Kürt AKP'li abla paylaşımlarına güldüm ve dışında tuttum kendimi. Ben belgelerle konuşup sanatımı kullanmaya karar verdim. Buyurun bu gereksiz analize.

Bir Başkadır, Türkiye'nin yeni normal görünümü hakkında yapılmış ilk iyi işlerden. Aydın ve halk arasındaki durumu, aydını eleştiren Kış Uykusu gibi bir şey bence. Yani daha iyisi olabilir miydi, şunu da şöyle yapsalardı gibi şeyler de söylenebilir elbet. Zaten bizim fantezimiz budur. Bilir kişi olup bizim zihnimizdekine uydurmak, uymayanları şey etmek. Bunları bir kenara bırakıyorum, yeterince maruz kaldık zira.

BM hep bir Asyalı ya da Afrika kökenliyi bir yerlere atardı. Irkçılığını kırdığını göstermek için. Sonrasında yabancı dizilerde de bunlar belirmeye başladı. Farklı etnik kökenli kişiler, farklı yaşantılar filan. Ama bu "farklılık" hep tipleme şeklindeydi. Kalıplar vardı, göstermelikti. Biz bu değiliz buyuz, bakın burada bunu oynattık, demek içindi. Ne bileyim bir gay olur ama hep baş rolün arkadaşı şeklindedir filan. Sonra bazı işler yapılmaya başladı, bunlardan daha farklı şekillerde. Göstermelikten uzakta, hatta o göstermeliği yererek. Bir Başkadır'dan önce yapılan film ve diziler hep böyle sembolik, göstermelikti kanımca. Yani her reklamda bir örtülüyü göstermek bence göstermelik yapılan işlerden farksızdı. Ya da işlenmemiş olan bir alan olduğu için bu dünyaya tamamen yabancı, bu dünya ile alakası olmayan işler de öyle. Ama Bir Başkadır, bunlardan başka olmuş. Gözümüze sokulan daha normal verilmiş. Altında bir şey olmadan, siyasi gönderme yapmadan, dini analist kasmadan bir konu işlenmiş. Bu diziye kıymet vereceksek bu yüzden vermeliyiz, daha başka bir nedenden değil bence.

Çok konuşulan beyaz bone mevzusuna gelecek olursak "Yav siz salak mısınız?" demek istiyorum. Evet şu an çoğu başını örten kadın beyaz bone kullanmıyor ama vallahi kullanan da var. Yani yakın çevremde internetten alışveriş yapmayı becerebildiği halde beyaz bone takan, desenleri karmakarışık kullanan ve gözümüzü kanatan, türbanını geriden bağlayan bir sürü kadın var. Var yani. Gerçekçiliği bone rengine ya da örtüyü o şekilde bağlamayla saptayabiliriz ama karaktere uygun mu diye de bakmak gerekir. Meryem karakterine son derece uygun bir şekildi bu. Belki Hayrunnisa karakteri beyaz bone kullanmayabilirdi. Neticede üniversite okuyan dolayısı ile dışarıdaki ortama daha açık bir karakter. Kendisi değilse bile bulunduğu ortamda moda takibi yapan insanlar varken beyaz bone azıcık zorlama. Ama ona da yaşantıma bakıp açıklama getirecek olursam, takmak istemediğin bir şeyi önemsemezsin ve ne bulursan takarsın. Ben aylarca yeşil bir şal takmıştım mesela. 

Meryem neden gündelikçi, hep örtülüler mi gündeliğe gider? Arkadaşlar evet, eski dizilerde var olan temizlikçi kadınlar dışında pek örtülü kimseyi görmediğimiz için öncesinde geçerli bir şeydi bu söylenen. Ama bu dizi için kompleks belirtisi olarak görünüyor üzgünüm. Yani taşra öfkesi dediğimiz bir yanımız var tamam, bu bana da oluyor. Ama aklı başında baktığımız zaman tek örtülü Meryem değil. Ya da velev ki Meryem temizliğe giden bir kadın ve örtülü bunda bir sorun göremiyorum. Taşra öfkemizi kıvamında tutup lütfen kompleks boyutuna getirmeyelim.

Burada örtülü birçok kadın gözlemliyoruz. Birisi Meryem bir diğeri ise çocuğu olmayan öfkeli abla. Bu iki kadının da okumamış olması vurgulanıyor sürekli. Okumuş olan Hayrunnisa ise en sonunda örtüsünü açıyor. Bu belki verilmek istenen mesajlardan birisi değil. Ama ısrarlı bir yok sayılma var ki o da okuyan ve kendi isteği ile örtünen kadınlar. Bu tabi yazanın tercihi olabilir. Ama ben bu kadınların temsilini de görmek istiyorum artık.

Peri karakterimiz üzerinden eleştirilen bir kesim var. Son zamanlarda sayıları azalsa da asla yok olmayan sanırım asla da yok olmayacak bir kesim. Örtüyü çağdaşlaşmakla bir tutan o insanlar. Eski beyaz Türkler belki de. Herkes bu kesime CHP dese de üzgünüm ama maalesef özgürlükçü olduğunu iddia eden, kadın haklarını savunan bir sürü kişi de aynı Peri gibiydi. Bu insanlar örtüyü aşmış gibi görünse de içten içe örtüyle ilişkilendirdiği negatif hisleri anında karşısındakine yansıtıyorlar. Örtüyü kabul edip çarşaf konusuna gelince duraksıyorlar. Olmaz efendim nasıl olabilir, diyorlar. 

Küçük şehirlerde bu insanlar CHP ile ilişkilendirilebilir. Ama İstanbul'da kendini radikal solcu olarak tanımlayan kişiler Peri gibi düşünüyor. Bunu bizzat yaşadığım için biliyorum. Bu benim için şok olmuştu. Hiç beklemediğim insanlar utanmaları gereken konuşmalar yapmışlardı. Örtümü açtığımı bildikleri için evli olduğumu duyunca zorla evlendirildiğimi sanmışlardı. Beni özgür, kendi hakkını savunan, dış dünyaya dönük bir kadın olarak görmekte zorlanmışlardı.

Aynı insanlar türban olarak ifade ettiğimiz şeyi siyasi bir simge sayıp kendi kafalarında, onu takan insanları AKP'li olarak nitelerken beyaz tülbent takmış Kürt kadınlarını bu şekilde nitelemiyorlardı. Bir kadının AKP'li olması da sorun olmamalıydı üstelik. Burada büyük bir çıkmaza saplanıyordum her seferinde. Aynı mitingde Kürt kadınların örtüsü barışı temsil ederken türban bir ayrımcılığı simgeliyordu. Oysa benim penceremden ikisi de aynıydı. 

Bu, dizide Konya'da daha rahattık burası ne böyle gibi bir replikle veriliyor. Konya hep bir klişedir. Ama bu yıl İstanbul'u terk edip Konya'ya döndüğümden benim gerçeğime çok benziyor dedim, ister istemez. Konya'dan kaçar gibi İstanbul'a gitmiştik. Sonra İstanbul'un Konya'dan daha da şey olduğunu fark ettim. O şeyin altını doldurun işte. Belki Allah'ın Konyalısı sen ne anlarsın da diyebilirsiniz. Hakkınızdır efenim.

Namaz ile yoga karşılaştırılması her dakika verildiği için sıkmasından korktum. Ama gözümüze gözümüze sokulmadığından rahatsız etmedi. Bence ister istemez yaptığımız bir karşılaştırma bu. İnsan bir boşluğa doğuyor ve bir boşluğa büyüyor. Bu boşluğu ancak bir şeye inanınca dolduruyoruz. İster dini bir inanç ister başka bir inanç, ister iş, ister aşk. Neye inanır ve o şekilde yaşarsan ve çalışırsan boşluk dolmaya başlıyor. İnançla, namazla boşluğunu dolduran insanları eleştirip yoga yapmak, tütsü yakmak ve bunların daha iyi olduğunu öne sürmek büyük bir çelişki, evet. Ve evet, bu çelişki ülkemizde hep karşımıza çıkıyor.

Büyük bir şehirde kaybolmaktan korkan Meryem ve ailesinin imama tutunması, ona danışması bana çok insani geldi. Peri'nin kafasındaki imam figürü ile Meryem'i eleştirmesi de bir o kadar insani. Olabiliyor dostlarım. O kadar kötü örnekler görmüşüz ki iyisinin olabileceği aklımıza gelmiyor. Bir camide öğretmenlik yapmadan önce Cemal de "Camide eğitim mi olur?" demişti. Evet olmuştu, camide öğretmenlik yapmıştım. Kimse bana karışmamıştı.

Önyargılı olmak bizim savunma mekanizmamız. Ama bir yerde tamam dur yeter artık kendine gel demek de gerekli. Kör olmak ve tanımayı reddetmek. Bu nereye kadar sürdürülebilir? Güvenli alanlarımız bizim çukurumuz olmuş. Öyle çamurda oynaşıp duruyoruz.

Ve koltukta duran yastık detayı gerçekten hoştu. Ama içinden çıkılmayacak kadar da değildi dostlar. Sanat yönetmeni iyi çalışmış. Fakat çizilen karakterdeki kadınların evleri o kadar eski eşya ile dolu olmaz. Eşyalar biraz fazla eskiydi. Kanımca evler artık bu şekilde değil. Eski olanlardan kurtulma çabasını görmek gerekirdi. Bir karışıklık, bir kaybolmuşluk ve bolca plastik olmalıydı.

Özetleyecek olursak zira bunca şeyi yazdıktan sonra zor dizideki kişiler ve olayların bağlanması, biraz Aşk Tesadüfleri Sever gibi olsa da beğendim. Benim yaşadığım gerçeklerle örtüştüğü için yani olaylara bakışım tamamen kişisel. 

bir başkadır eleştiri bir başkadır tavsiye bir başkadır dizisi yorum

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E