BİRAZ SORUNLU GÜNLER, HEPİMİZE SAKİNLİK DİLİYORUM

 BİRAZ SORUNLU GÜNLER, HEPİMİZE SAKİNLİK DİLİYORUM


Bir an geliyor ve bir şeyler tetikleniyor işte. Rüyalar ya da daha doğrusu kötü rüyalar bir anda başlıyor. Geçen gün kabuslardan bahsederken öğrencilere suya anlatın demiştim. Su kaynakları tükendiği için bir bardak suya anlatıp bir çiçeğin köküne dökme kararı aldık. 

Bugün bir rüya gördüm. Aslına bakarsanız iyi rüyada kötü rüyada anlatılmaz inancıma göre. En yakınına anlatırsın hepsi budur. Bazen bir lafın arasına sokarsın, bir öyküye girer. Bugün vazgeçtim bundan. Bir rüyadan bir şekilde bahsetmek gerek diye düşündüm.

Uzunca bir zamandır görmediğim bir dosttan bir yardım eli diliyordum rüyamda. Elim fena halde boşlukta kalıyordu. Tekrar ve tekrar el uzatıyordum elimi tutsun diye. Her el uzatışımda aynı umut içime doluyordu. Sonra elim boşlukta. Çok ağlıyordum. Ağlamak iyiye gelir. Hadi hayra yoralım.

Bir sabaha böyle başlamak ve ardından derse girmek. Gariptir çocuk sesleri beni iyi ediyor. Ama her on dakikalık arada pencereden dökülmüş bir bahçeyi izledim. Ve bir şarkı dinledim. Şarkı yasemin ağacının altında bırakılmaktan bahsediyordu. Bir şekilde yasemin ağacının altında bırakılmıştım. Şarkıların günahı yok tabi.

Her kötü rüya sonrası oturup düşünmek bir vazifedir. Vazifeler mühim şeylerdir. Düşündüm. Bir önceki gün yerle bir edilen Cimcime Köşkü geldi aklıma. Çıksın isterdim aklımdan. İnanın hiç görmemek daha iyi olurdu. Yıllar önce Meram sokaklarında Cemal'le bisiklet sürerken keşfetmiştik. Sonra şans eseri ismini öğrendik. Yeşil panjurları sıkı sıkı kapalı, sarı boyası dökülmüş, kerpiçten bir köşk. Panjurların gevşek yerlerinden bakınca sekinin ortasında bir havuz ve sekinin tepesinde boyalı ahşap işlemeler. Sabahattin Ali'nin taşra öyküsünden değil bizzat Konya'yı anlatan öykülerinden fırlamış, o günlere şahitlik etmiş gibi. Buna yeminler verebilirdim ama kanıtlayamazdım tabi. 

Ben duvara tırmanıp içine girmeyi her seferinde çok istedim. Cemal'in özel mülk dediği yerde durduk. Dua niyetine geçmiş ki bu köşke beş dakika mesafede bir ev tuttuk. Bir asırlık çınarın sokağında. Yanında bir çeşmesi de var. Dere aktıkça durup çınar ağacının gölgesinden köşke bakardık hep. İnanın her seferinde durup bakardık. Köşkün yanında Vali'nin evi de var hemen üstelik. Sonra köşkün etrafını çevirdiler. Zaten dökülmeye başlamıştı. Panjurları daha az sıkı, kerpiçleri daha dökülmüştü. Belediye Başkanına yazdım. Yok olmasın diye. Başkan da özel mülk dedi. Belki haklıdır lakin gönlüm el vermedi ısrarcı oldum. Mülk sahibi durumla ilgilenecek dediler. 

Ve mülk sahibi durumla ilgilenip yıktırdı bir günde güzelim köşkü. Cemal okul dönüşü köşke gelmeden haber verdi. Daha iki saat önce sağlam olan köşkün yıkıldığını haber etti. Eğer söylemeseydi motordan atlayabilirdim. Yine de durup öylece baktık yıkıntılara, iş makinelerine. 

Hani mülk Allah'ındı dostlarım? Allah nerede?Mülk nerede? İkisini de yok etmeyi seviyoruz. 

Sonuç olarak bir yenilgi daha. Son yıllarda gerçekten sadece hissettiğim yenilgi. Ne yaparsak yapalım olmuyor. Korumak istediğimiz hep bir şekilde yok oluyor. Babamın gençliğinde bayrak asarak mutlu olduğu, kendini yenilmez hissettiği zamanlarda ben sadece yeniğim. Bir an için bile olsa o mutluluk olmayacak hayatımda. Seçtiğimiz, korumak için çabaladığımız ve nihayet yiyip içtiğimiz şeyler bir bir gidecek. Bir çaresi yok gibi. Yine de bunu sadece ben hissetmemeliyim. Bir vicdan azabı çöreklenmeli herkesin içine. Katili olduğumuz şeyleri bilmeliyiz. Bugün bu bir köşk yarın başka bir şeyler. Belki bu yüzden başkana tekrar yazdım. Yok olan sadece benim için acı olmasın diye. Özel mülkle başlayan bir cevap verdiler. Mesajı açamadım. Bunu unutmak istemiyorum. Özel mülkleri, mülk olarak görülen her şeyi ve onu sahiplenen benim diyenleri bir yere koyamıyorum hayatımda. Güzellikleri yok edip duracaksınız. Şimdi köşkün oymaları birisinin sobasında çatır çatır yanıyordur. Bir evi ıstıyorsa yine sevineyim. Ya da bit pazarına düşecektir parçalar. Belki hop belediye çöplüğünde.

El uzattıp yardım beklediğimiz kimse dönüp bakmasa da işte yine burada bir iki laf ediyoruz. Bu bile bir umut. Boşta kalacak elimizin acısını hissederek sarıldığımız bir umut. Şu insanlık yanımız yok mu işte bizi tam olarak bu buraya kadar zorladı. Zorlayacak. Ne bileyim işte bu acıyı siz de bilin istedim. Bir köşkü yok ettiler. Ahşabını dağıttılar. Biraz bilin istedim.



Yorumlar

Yorum Gönder

Sen nasıl yorum yapmak istiyorsan:

Seçeneklerden anonim olmayı seçebilir ya da sadece adını yazabilirsin. İstediğin sosyal medya profili ile giriş de yapabilirsin.

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E