İÇİMDEN GEÇEN ŞEHİRLER: YAZARDAN DAMITILMIŞ ŞEHİRLERİN KİTABI


 İÇİMDEN GEÇEN ŞEHİRLER: YAZARDAN DAMITILMIŞ ŞEHİRLERİN KİTABI

İçimden Geçen Şehirler, Yıldız Ramazanoğlu'nun gördüğü şehirlerle ilgili denemelerinden oluşuyor. Şehirler deyince akla ilginç anılar, deneyimler gelir. Ama kitap bir gezi yazısı değil. Yazar zaten başta bunu söylüyor. Gezi yazısı değil ama denemeler salt şehirlerle de alakalı değil. Yazarın kendi iklimine bir yolculuk. Bir Doğu-Batı çıkartması. Şehirden çok yazarın çağrışımları, hayalleri, düşünceleri, kıyasları, yargılamaları, aklamaları, savunmaları var kitapta.

Her şehrin görüntüsü, ister önyargı ister beklenti ya da hayranlık bir okumanın ve yaşanmışlığın ürünü. Yazar çağrışımlarını açmış. Çağrıştıran her şey sıçraya sıçraya şehirden bir ülküye bağlanıyor. Belki geçerliği olmayan belki tozlanmış belki neden olmasın diyeceğimiz bir ülkü bu. Her şehirde ucundan kıyısından bir fikir geliyor önümüze. Yazarın çağışımı bir seksek oyunu gibi tanıdıklaşıyor bir süre sonra. 

Kitap Ankara ile başlıyor. Tanıdık olduğu, belki kaçıp kurtulsa ilk gideceği şehir burası. Ankara'yı İstanbul üzerinden tanımlıyor, kıyaslıyor. Baktığımız zaman bu tanımlama şehirlerden bağımsız şehirlerle ilgili değil. Belki yazarın geçmiş ve geleceği belki de yazarın umdukları ve buldukları. Ankara'nın ardından İstanbul geliyor hemen. Kalabalık ve yığının içinde güzellik bulmaya çalışan bir insan seziyorsunuz. İçine sinmeyen bir şehir. Ama bir merkez neticede. Hem yazarın yaşadığı yer olarak hem de kıyaslama yapacağı diğer dünya şehirleri için.

Sıradaki şehir ise Tahran. İşte yazının başındaki o ülkü burada kendini belli etmeye başlıyor. Bir ah gibi yazarın kaleminden çıkıp ulaşıyor size. Bir zamanlar mümkün görünen bir şeylere bakıyor sanki. Yazar bu şehirde bir şey arıyor. Bulamayacağını bile bile arıyor. Tahran'da içindeki Doğu'yu kuruyor, bozuyor tekrar kuruyor. Yolculuk ve yol Tahran'da çatışıyor, uzlaşıyor.

Londra'da ise yazar İngilizcenin hala aynı oluşundan hareketle harf devrimini sorguluyor. Batı'dan hareketle bir akıl yürütme başlıyor burada. Yazar Londra'da hem İngiliz yazarların izini sürüyor hem de Doğu'nun etkilerinin. Sadece şehir olsa diyebilirsiniz ama bu kitabın sadece şehir kitabı olmadığı netleşiyor, artık yazarın şehirler üzerinden yaptığı mukayeseye bırakıyorsunuz kendinizi. Katılmasanız da katılsanız da. 

Mekke ve New York aynı yazıda yan yana geliyor. Merkeze bu iki şehir yerleştirilmiş. New York'a asla içi ısınmadığı düşünülürse yazarın gözünde New York eksileri temsil ediyor. Mekke ise uzleti temsil ediyor. Yazarın bu mukayeseyi yaptığı ruh haline gidemediğimiz için sadece okuyabiliyoruz.

Diğer şehirlerde de aynı sıçramalar var. Seksek oyununun kurallarını öğrendiniz. Şehrin çağrıştırdığı bir yazar ve bir şekilde kıyas. Batı'yı Bosna'daki katliam üzerinden yargılıyor. Avrupa'da Bosna'ya yapılan zulmü görüyor. Füruzan da Almanya gezisinde Yahudilere yapılan zulmü görmüştü sıklıkla. Avrupa'nın çoğu şeyine hayran olsa da bir yerde dur diyor kendine. Acı var ve bu acının sebebi buradaki insanlar. 

Sonra Avrupalıların karakterleri üzerine kafa yoruyor ve sonra Doğu halkı üzerine. Avrupa halkını eylemsiz olmakla suçluyor. Eylem yazar için önemli. Harekete geçmek önemli. Neden diyorsunuz? Yarım yamalak bir fikirle harekete geçmek neden önemli? Sonra aynı dönem aynı mahalleden gelen her yazarda bunun olduğunu hatırlıyorum. Zevk veren her şeyi dünyalık görmek ve garip bir vicdan azabı çekerek dünyalık olan her şeyi bir andan kötü görmek. 

Doğu halkını da bir yerde kayırıyor yazar. Bizde bir cevher görüyor ve kıyamıyor bize. Bir öğretmen gibi zekiyiz ama çalışmayız. Aynısını Batı için söyleyemiyor.

Şam, Erivan, İskenderiye. Hepsi aslında bizim şehirlerimizin bir parçası. Bir yaratığın uçta kalmış kolları. Şam'ı yazarken Şam görkemli, şimdilerdeki Şam ile hiç alakası yok muhtemelen. Okurken sınırları değişmiş, fikirleri değişmiş bir dünyanın öncesini görüyorsunuz. İçiniz sızlıyor. Yazarın bu olanlara karşı duyduğu kırgınlığı düşünüyorsunuz. Doksan sonları iki iki bin başlarında yazılmış bir kitap. O tarihlerde Bosna ve Filistin var. Şimdi liste uzuyor da uzuyor.

Bir kadının gözünden şehirler aracılığıyla bir dünya görüşünü okuyorsunuz. Değişmiş bir dünya ile kıyaslıyorsunuz. Ve düşünüyorsunuz yazar hala aynı mı düşünüyor diye?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E