MUHTERİS BİR ÖYKÜ KİTABI MIDIR?

MUHTERİS BİR ÖYKÜ KİTABI MIDIR?


Lise yıllarımda zincir marketlerin birinde indirim sepetinden almıştım Muhteris'i. Abdullah Harmancı'yı o zamanlar tanımazdım. Yüksek lisans zamanlarında derslerine girme fırsatım oldu, birkaç söyleşisine katıldım, sohbet ortamlarında sohbetlerini dinledim. O çoğu zaman bir hoca figürüydü itiraf etmek gerekirse. Edebiyatçı kişiliğini ilk başlarda görmek istemedim sanırım. 

O lise dönemlerimde nedense okuyamadım kitabı sonra kitap ortadan kayboldu. Konya'ya dönünce kitaplığı düzenlerken elime geldi. Zaman bu zaman diyerek kitabı okuyacaktım ki Cemal de okumak istedi. Birkaç gün boyunca birbirimize Muhteris'i okuduk. Bir pazar günü, güneş odaya düşerken de bitirdik. Abdullah Hoca'nın edebi yanını bu kadar geriye itmiş olmak, onu sadece bir hoca olarak görmek ne büyük haksızlıkmış anladım.

Birçok zaman kitapta çizilmiş olan, gidilmiş olan o yolları bildiğimi fark ettim. Ezberden, gözü kapalı gidiyor yazar çoğu yerde. Siz de gözünüzü kapayıp aynı sırada izliyorsunuz onu. Bir taşra günlüğü gibi. Bir öykü ya da şiir bozması. Bir bakıma modern bir ağıt. Bir yitiriş ya da hiç bulunmamış, umulmuş ama olmamış şeylerin ağıdı.

Nerede yazarın hayatı başlayıp nerede kurguya geçilmiş bilemiyorsunuz. Anılar mı yazılmış yoksa kurgusallık mı ağır? Okurken sık sık sohbetleri kurcaladım, deştim de deştim. Rize, Karaman öğretmenlik yaptığı dönemler kesik kesik var aklımda. Neden yazarın kurgularına ve anılarına odaklanıyoruz? Sadece tanıdık bir insan olduğu için mi? Hayır. Bu yaşanmış, iliklerine kadar yaşanmış bir yalnızlık, bundan nasıl sağ çıkılır? Bir ağıt sayesinde içindekini böylesine dökerek mi, yas tutarak mı? Yoksa sadece gençlik buhranı mı?

Bir öğretmenim, taşradayım üstelik. Bazen Umur Bey günleri yaşıyorum ben de. Her Allah'ın günü aynı şeyleri tekrar etmek, aynı durakta inmek, şoföre müsait bir yerde deyip durmak. Sonra okul, öğretmenler odası, toplantılar, çekişmeler, sonra öğrenciler, sigara, nöbet, tekrar dolmuş, tekrar müsait bir yer. Bir öyküden ziyade bir girdap, şiire yatkın bir konu Umur Bey'in hayatı. Öyküden çok daha fazlası.

Konya'da yürüdüğü sokaklar, kimsenin bilmediği ama Konya'yı yaşamış olanların bileceği yerler. Anlatısında en çok İstanbul'un olduğu kısım içime sinmedi. Diğerlerinden ayrılıyor, diğerlerine yadırgı bir duruşu var İstanbullu olan kısmın. Konya dışında diğer kısımlar farklı şehirler ama sanki aynı şehir resmediliyor. Belki dışarlık hissi var bu şehirlerde. Bir dışarlıklığın dışarlık içindeki rahatı var.

Kitap öykü kalıbına sığmıyor dediğim gibi. Kısa cümleler, günler, büyük harfler, noktalama işaretlerinin noksanlığı. Bir bakıyorsunuz hepsi konunun içinde yer edinmiş. İlginç olsun diye değil üstelik, postmodernlik taslamak için değil. Hepsi kitabın bir parçası. Çağdaşları, kendi mahallesi ve kendinden sonra gelen neslin açık ara önünde bir ilk kitap. Bir ilk kitap böylesine eksiksiz olmamalı. 

Ve kitabın bence en çok vuran yanı "Uzun, Yassı Eşmekaya" kısmı. Aksaray'a bağlı küçük bir yerdir burası. Baba tarafımın bir kısmı buralı olduğundan aşinayım Eşmekaya'ya. Şehirden daha yakın olduğu için köydekiler Konya yerine hep buraya gelirlerdi. Bu yer hep donuktur zihnimde. İnsanları da donuktur. Bir caddede eczane, bir sağlık kuruluşu ve dondurma satan bir yer. Dondurma o zamanlar önemliydi. Yazarın burada geçirdiği yılları anlattığı bu kısım, benim gördüğümden bambaşka. Upuzun ve Yamyassı bir Eşmekaya.

Yazar kitapta onları kimin okuyacağından dem vuruyordu ve de Nobel Ödülü hayallerinden. İlk sayfalarda hayal kırıklığından korkarak okumuştum. Bir hocanın yitip gideceğinden korkarak. Sonra bir hocadan fazlası olarak geldi, Abdullah Harmancı. 

Şimdi Umur Bey günlerinde, yıllık planlar, veli toplantıları ve bir taşra şehrinde oturup ara ara Umur Bey'i düşüneceğim. Bir gün Uzun Yassı diye tariflerim belki buraları.

Yorumlar

Yorum Gönder

Sen nasıl yorum yapmak istiyorsan:

Seçeneklerden anonim olmayı seçebilir ya da sadece adını yazabilirsin. İstediğin sosyal medya profili ile giriş de yapabilirsin.

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E