SON HAVA BÜKÜCÜ ve İŞTE İNSAN

 SON HAVA BÜKÜCÜ ve İŞTE İNSAN



Ecce Homo

2005 yapımı Avatar: Son Hava Bükücü, 2021 yılında izledim. Filmini izlediğim için konuya aşinaydım ama dizisi gerçekten başkaydı. Bir eğitimci olduğumdan olsa gerek çocuklara önerilebilecek alt metni çok güçlü bir yapım diye düşündüm. Böyle eserleri bulmak gerçekten çok zorlaştı. Çocuklar işin içine girince her şeyden münezzeh tutulan çizgi film tadında, hımm bu yanlış bu doğru diyen ne varsa kakalıyorlar. Çoğu eserin alt metni olmuyor, dar bir dünya görüşüne sıkışıp kalmış basma kalıp bilgileri boca ediyorlar.  Bir artı bir iki eder çocuklar, demek yerine bir artı bir bazen bir eder çocuklar demek ve bunu anlatmak gerekiyor. 

İşte böylesi bir ortamda iki binlerin başında çekilmiş bu dizi imdadına yetişiveriyor insanın. Dört elementin ulusları, ülkeleri, savaşları anlatılıyor dizide. Güçlü olan ya da güçlenmiş olan ateş ulusu diğer uluslara savaş açıyor ve kan kusturuyor. Dört elementin dördünü de bükebilen Avatar, yüz yıl önce ortadan kaybolduğu için de kimse ateş ulusunun karşısına geçip dur diyemiyor. Ya da diyorlar ama etkisi uzun soluklu olmuyor.

Anlatı, her ne kadar elementler üzerinden işleniyor olsa da yıllardır bize anlatılan o iyi ve kötü; mazlum ve zalim hikayesinden farklı değil. Konu böylesine tanıdık olsa da işleme şekli işi muhteşem kılıyor. Dizi siyah ve beyaz, ayrıca gri ve bambaşka tonları da içinde barındırıyor. Üç sezon boyunca siyah ve beyaz gibi görünen her şeyin içindeki başka renkleri görüyoruz. Her şeyin esnek olduğu bu çağda her renk o kadar birbirine karışmışken arada kalanların da olabileceğini göstermesi açısından bu çok önemli.

Hikaye Güney Su Kabilesinde başlıyor. Yüz yıldır kayıp olan Avatar yanlışlıkla bulunuyor. Ve Avatar'ın arkadaşları ile seyahati daha doğrusu kendilerini bulma yolculukları başlıyor. Yolculuğa çıkan bu grup ergenliklerinde. Avatar ise henüz on altı yaşına bile basmamış. Avatar olmanın yükünü omuzlarında hissetse de on iki yaşında bir çocuğun neşesini de taşıyor.

Avatar'ın avatar olması yeterli değil. İçinde diğer avatarların gücünü taşısa da dört elementte ustalaşmalı. Yani bir anda olmuyor her şey, emek vererek oluyor. Mükemmellikten çok uzakta bir kurtarıcı Avatar. Hata yapan, yalan söyleyen, kıskanan, üzülen birisi o. Herkesin ve her şeyin böylesine kusursuz görünmeye başladığı vitrin dönemlerinde aslında bizim ihtiyacımız olan da biraz bu acemilik, olmamışlık, mükemmelliğe gölge düşüren insani taraflarımız. 

Üstelik sadece Avatar değil mükemmellikten uzak olan, yanında yöresinde kim varsa hepsi aynı kıvamda. İnsan olmanın gereği bir acemilikle başladıkları dizide zamanla hamlıklarını da atıyorlar. Bir ergenlik hikayesi gibi.

Yolculuk boyunca bütün ulusları görüyoruz. Aslında bizim dünyamızdan pek de farklı olmayan insan davranışlarına tanıklık ediyoruz. Ateş ulusu kendini üstün görürken diğer uluslar da bir şekilde kendilerini üstün görüyorlar. Güney su kabilesi daha az geliştiği için Kuzey Su Kabilesi onları "köylü" olarak görüyor. Bakıyorsunuz ve diyorsunuz ki "işte insan."

Kim daha çok gelişmişse zulüm ondan çıkıyor. Ateş ulusunun teknolojik gelişmişliği ve onu kötüye kullanması biraz fazla tanıdık. Baktığınız da Kuzey Su Kabilesindeki ve onun gibi kentleşmiş olan kabilelerde de teknoloji büyük bir yozluğun göstergesi olarak dikiliyor karşımıza. Hayvanat bahçesine hapsedilen hayvanlar, sirkteki hayvanlar, kast sistemine ayrılmış şehirler, casuslar ve güvensiz ilişkiler, dans etmeyi unutturan katı eğitim sistemleri. Bütün bunlar kentleşmenin güzel bir eleştirisi. Birinci sezonda hayvanlar ve doğayla iç içe yaşayan küçük kabileler görüyoruz. Diğer sezonlarda ise bu uyum bozuluyor ve bir distopya karşımıza çıkıyor. Kentleşmenin getirdiği o uyumsuzluk ve insanın kendini üstün görmesi bangır bangır bağırıyor. Çok duygusal birisi sayılmam ama Avatar'ın uçan bizonu Appa, kaçırılıp sirkte ya da orda burda işkence görünce oturup ağladım. "İşte İnsan" arkadaşlar. Yaratılmışların en kudretlisi. Bütün kainat ona hizmet için yaratılmış. Tabi yerseniz. Bu dizi bu düşüncenin ne kadar çürük olduğunu bir anda şırak şırak sesleri ile yüzünüze vuruyor.

Ve size öğretilenin ne kadarı doğru, buna siz karar vermelisiniz, diyor. Su bükmek için bitkideki su, insanın içindeki kan bile yeterlidir. Sana zafer olarak yutturulan aslında başkalarının ölümünün adıdır. Demirin içinde de toprak vardır ve o da bükülebilir. Ve başkalarının iyiliği için birisini öldürmeyi reddedebilirsin. Çünkü her canlının yaşama hakkı kutsaldır. Senden önceki avatarlar öldür dese de sen düşünüp bunun öğretilere uymadığını söyleyebilirsin. Başka yollar arayabilirsin.

İyi diye gösterilenin aslında iyi değil, kötü diye gösterilenin de kötü olmadığını çok geç yaşta anlamış biri olarak alt metni bu kadar güçlü olan bu diziyi çocuklara izletin ve deyin ki "İşte insan." çok da yüceltmemek lazım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E