TUNUSTA BİR DİVAN VE YOK OLMAZ TAŞRA ÖFKEMİZ



 TUNUSTA BİR DİVAN VE YOK OLMAZ TAŞRA ÖFKEMİZ

Taşra, merkez olarak konumlandırılan her şeyin dışında kalan demek. Yani dışarlık, yani dışarıda kenarda olan. Globalleştiğine inandığımız hatta pandemi ile birlikte çevirimiçi düzene geçen dünyada taşra-merkez kavramının kalmadığına inandırmaya çalışırken buluyoruz kendimizi. Oysa bu taşra-merkez gerilimi devam ediyor. Hafifledi mi? Bilemiyorum ama bir değişime uğradığı kesin.

İşte bu dışarıda kalmışlığın verdiği eziyet de taşra öfkesini doğuruyor. Konya'da doğup büyümüş, merkezi olanla bağı kopuk insanlarla yaşamış birisi olarak taşranın olumlu ve de olumsuz her şeyini biliyorum. Bu taşra nedir diye sanırım düşünmem çok geç oldu ama öfkem çocukluktan beri vardı. Merkezde olan neyse hep dışına itilince bu öfke sizin çıkış noktanız oluveriyor. 

Üniversiteyi de Konya'da okuyunca tabi taşralı sıfatı yapışıp kalıyor. Bir şekilde tırnaklarınızın dibini kanatarak bir şeyler yapıyor olmanız ve asla merkeze konumlanmış olana yetişemiyor oluşunuz nedenli büyük bir yıkım iyi bilirim. Bir uğraş var ama yol ve yordam yabancı. Gidilecek yolu bulmak bile bir mirasken siz yolsuz doğuyorsunuz. Bir yol bulmak, deneyimlemek haliyle gecikiyor. Atını alan yolu yarılamış çoktan. Bu esnada alıyorsunuz öfkeyi heybenize yayan düşüyorsunuz yola. Yol ne getirir bilinmez. Bazen bir binek bazen çıkmazlar.

Ben o çıkmazlara denk gelince dönüp bakıyordum da beni buraya kadar getiren şey azim midir öfke mididir? Cevabı zordu. İyi de bir yere gelmek istiyor muydum? Bunun cevabı sığındığım şeyi gösteriyordu. İyi olanda unuttuğumuz ama kötü olanda sarıldığımız şey tara öfkemiz. İtiraf etmek gerekirse bu öfkenin ardına saklandığımı kabul etmek ve sıyrılmak çok zor oldu. Ara ara nüksediyor, eski bir dosta bakar gibi bakıyorum, gülümsüyorum, sonra yolcu ediyoruz kendisini.

Ben taşralıyım dedim ama birileri de beni merkezde görüp kendini taşralı ilan ediyordu çevremde. Şehirde yaşamak da bir merkezdir köy bu merkezin taşrasıdır. Akrabalarımla çocukken güzel güzel anlaşıp büyüdükçe anlaşamaz oluşum onlarda bir taşra öfkesi doğurdu sanırım. Onlar değişti ben değiştim. Değişim nedense iyi karşılanan bir şey olmaz. Onlar hep değişmediklerine inanırlar. Sizin değişiminiz barizdir çünkü. Mesela Konya ağzını kullanmıyorsunuzdur, şekliniz şemaliniz başkadır. Değişim demek üsten bakmak ile eş değerdir gözlerinde. Hepsi kendilerini yetiştirenlere dönüşmüşlerdir ve bu durumdan habersizlerdir. 

Tunus'ta Bir Divan filminde de bu olur kanımca. Paris'ten memleketi Tunus'a dönen Selma değişmese bile değişmiştir. Taşra öfkesi patlar yüzüne Selma'nın. Herkes değişir de araya zaman ve mekan girince bu fark öyle bir görünür olur ki insan bocalar. Selma'nın dönüşüne akrabalarının bocalaması bundandır. Köydekilerin şehir merkezindekilere duyduğu öfke. Tanıdık birisinin değişmişliğine duyulan öfke.

Bir de filmde şehir merkezinin daha büyük bir şehir merkezine duyulan öfkesi var. Polis memurunun, kuaförün duyduğu öfke de bu oluyor. Selma'nın karakteri mi öyle yoksa gerçekten mi kibirle öyle yaklaşıyor bilinmez yalnız biraz bu öfkeyi anlıyorum. Ya da bu öfkeyi yaşadığım için o insanlarla bağ kurabilmiş de olabilirim.

Selma yıllar önce bıraktığı Tunus'u bulamaz, Paris'e de dönemez. O artık ne Tunusludur ne de Parisli. Selma'nın da öfkesi vardır. Tanımlayamadığı bir öfke. Bir ülkenin değişmişliğine duyduğu öfke de bir şekilde tanıdık. Paris'te yapmayacağı, yapamayacağı şeyleri Tunus'ta yapmaya çalışması ve değişen Tunus'ta yapamaması bilerek attığı bir adımdır aslında. Değiştiğini sanan bir ülke ama değişmemiş olan çok şey de vardır.

Sonra her şey çözülür gider. Zaman ve mekan kapatır boşluğu. Öfke arada nüksedecek bir eski dost olacaktır. Alıştığımızı bile fark etmeden kabul edilecektir çoğu şey.

  

Yorumlar

  1. sen kewok diyebilirsin10 Ocak 2023 22:14

    tam filmi cok sevdim ve bana ne hissettirdigini tanimlayamiyorum diyordum ki bir anda bu yazina denk geldim. O kadar guzel tercume ettin ki filmi ve bu bana bir cok aydinlanmayi getirecek biliyorum. Ayrica Torontoda seninle ayni hisleri yasayan birileri var ve bu tesaduf degil. Hayatin icinde boyle anlar olmasi cok ilgi cekici ama tanimsiz o da bana gore. Neyse yazini kopyaladim bilgin olsun ara ara okuyup aydinlanmalarima devam etmek istiyorum. Sana cok tesekkur ediyorum isik parcasi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Matildanin kedisi11 Ocak 2023 12:04

      Sevgili Kewok, Furug'un dedigi gibi, "keşke bir güvercin olsaydım, bu dünya sevmek için çok küçük"
      Seni Toronto'ya getiren duygunun pesini asla birakma...Kalbini kipirdatan, seni heyecanlandiran, seni guclu tutan o buyulu sey ne bilmiyorum ama umarim hicbir zaman yanindan ayrilmaz. Insana ve umuda dair inancin hep olsun. Sevgiler.

      Sil
  2. matildaninkedisi (bitisik yazilir))11 Ocak 2023 11:54

    Bazen sac uclarina kadar hissettigin o duygu, kalbin ve zihnin arasinda bosluk birakir. Bazen neye inanman gerektigini bilmezsin. Bazen de ruzgarin savurdugu yaprak olmayi tercih edersin. Kendimizi bulmak icin daha kac sinir gececegiz.. Kalbini, aklinin carmihinda unutanlara, selam olsun.
    "Kurduğumuz tüm hayallere rağmen değişmeyen dünyanın şerefine."

    "Bir şekilde tırnaklarınızın dibini kanatarak bir şeyler yapıyor olmanız ve asla merkeze konumlanmış olana yetişemiyor oluşunuz nedenli büyük bir yıkım iyi bilirim. Bir uğraş var ama yol ve yordam yabancı."

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Sen nasıl yorum yapmak istiyorsan:

Seçeneklerden anonim olmayı seçebilir ya da sadece adını yazabilirsin. İstediğin sosyal medya profili ile giriş de yapabilirsin.

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E