ORHAN PAMUK'TAN MARQUEZ'E ÜLKE İŞLERİ

 ORHAN PAMUK'TAN MARQUEZ'E ÜLKE İŞLERİ

OÇA'nın okuma grubu sayesinde Sessiz Ev ve Yüzyıllık Yalnızlık kitabını art arda okudum. İki kitap arasında hiç bağ yokmuş gibi görünse de aslında çok ciddi benzerlikler olduğunu fark ettim. 

Sessiz Ev Orhan Pamuk'un gençlik eserlerinden. Hani gençken bir heyecan olur içimizde, gözümüz yeni açılır, içimizde bir ateş vardır da herkese bildiğimiz gerçekleri haykırmak isteriz hah işte Sessiz Ev tam da bu minvalde bir roman. Roman İttihat ve Terakki zamanından seksen darbesine kadarki sürede geçiyor. Yani uzun bir zaman dilimi var. Ülkemiz her on yılda bir krizlerle boğuştuğu için siyasi malzeme bol, kaos bol. Pamuk da bu kaosu kullanıp dert edindiği ve aslında hepimizin bir yerinden dertli olduğu şeyleri kahramanların ağzından bize anlatıyor. Beş anlatıcımız var. Anlatıcıların ismi olmasa biz hepsini bir anlatıcı olarak görebiliriz. Zira olayların dışında üslup asla değişmiyor. Kitabı salt bir devri anlatıyor diye okuyorsunuz.

Kahramanlar tip özelliği gösteriyor. Pamuk bunu bilerek seçmiş olmalı diyorsunuz da bu seçimin hikayaye katkısı olmadığı için manasız buluyorsunuz.

Yüzyıllık Yalnızlık büyülü gerçeklik dediğimiz şekilde yazılmış. Yazar bir sis perdesi, bir rüya hali ya da bir çocukluk ile anlatmış anlatacağını. Nesiller boyu aynı isim ve kaderi paylaşan insanların başına gelenleri okuyoruz masal tadında. Sürekli tekrar eden doğum ve ölüm çemberi hep aynı kalsa da sıkılmadan okuyorsunuz yazanları. Sonra peki nerede bu yalnızlık, nerede asıl konu? Baktığınız zaman arkaya saklanmış bir ülke hikayesi görüyorsunuz. Hani bizim on yılda bir tekrar eden acılarımız, kaosumuz Marquez'in ülkesinde de aynı şekilde yaşanıyor. Tabi o bambaşka bir ülke ama kaosun tozu aynı.

Marguez okurken ilk aklıma Latife Tekin gelmişti. Yazarların üslubu, göçle başlayan hikayeler filan. Evet iki yazar da sırtını büyülü gerçekliğe dayamış, iki yazar da kendicelerince bir gerçeği aramışlar. Bunu yadırgamak yerine çarçabuk kabul ettim. 

Sonra Sessiz Ev yine düştü aklıma. Orhan Pamuk çok çalışkan birisi. Yani yapacağı her işi titizlikle çalışarak yapıyor. Hatta ilk gençlik yıllarımda bu yüzden çok takdir ederdim kendisini. Ve kitap yazma süreçlerini anlattığı kitaplarını büyük bir iştahla okurdum. İşte bu bilgi peşimi bırakmadı. Dedim ki bu kitapta var bir şey.

Ülke üzerine, Doğu-Batı üzerine düşündüğünüz zaman ki bir şekilde düşünüyorsunuz kendinizce bir fikriniz oluyor. Yıllardan beri üstüne söz söylenen bu mevzuda bir fikir beyan etmek istediğiniz zaman da seçeceğiniz yolu iyi seçmeniz gerekli. Marquez kendi gerçeklerini Yüzyıllık Yalnızlık'ta güzelce nasıl anlatmışsa Sessiz Ev'de Pamuk bunu yapmak istemiş, bir yüzyılı irdelemiş ama istediği etkiyi bence yakalayamamış.

Sessiz Ev'de var olan birkaç şey büyük ölçüde Yüzyıllık Yalnızlık'ta karşımıza çıkıyor. Diyebilirsiniz ki bu muhtemel, bence de öyle. Ama yine de üstünde konuşup biz de noktayı çoğaltalım diğer tüm cahiller gibi.

Yüzyıllık Yalnızlık'ta atadan çocuğa geçen isim ve kader mevzusu çok belirgin. Pamuk, isimleri atadan oğula geçirmiyor ama kaderi geçiriyor. Bir baba, onun oğlu ve onun da oğlu içki içip kitap okuyup sessiz sedasız ölmek istiyor. Romanda babanne bu döngüden bahsetse de Marguez'deki kadar bu böyledir demiyor. Yüzyıllık Yalnızlıkta da böyle bir oda var aynı isme sahip olanlar böyle bir odada vakit geçiriyorlar uzunca süre.

Yüzyıllık Yalnızlık'ın babası icat peşinde koşan, uçar akıllık bir adam. Odaya kapanıp dünyanın düz olduğunu keşfediyor ama dünyanın düz olduğu zaten çoktan keşfedilmiş. Sessiz Ev'in babası da İstanbul'dan sürülünce kitaplara gömülüyor ve Doğu'yu uyandırmak için başlıyor araştırmaya, deneyler yapmaya. Batı'nın önceden bulduğu her şeyi deney yoluyla ispat etmeye başlıyor. İkisi de karısının altınlarından medet umuyor.

Sessiz Evdeki Büyükhanım ve kocasının hizmetçiden olma oğlu Recep ile ilikişkisi Yüzyıllık Yalnızlıkta kraliçe olacakken olamamış kadın ve  torunu ile ilişkisinin aynısı. Ev yıkılsa, kıyamet kopsa da bu iki kadın asla tutumlarından vaz geçmiyorlar. Geçmişlerine ve inançlarına bağlılar. Yalnızlık bile piç olarak gördükleri çocuklarla arasında bir yakınlık kurmalarını engelliyor. Ne hikmetse iki kitapta da bu piçler bu kadınlara hizmet ediyorlar.

Her iki kitapta da aile dramının etrafına ülke olayları eklenmiş. Marquez bunu masalsı bir dille yaparken Pamuk başka bir teknik kullanmış. Bu teknik farklılığı iki kitabın birbiriyle alakası yokmuş gibi gösterse de ben art arda okumanın verdiği hisle birtakım benzerlikleri gördüm. Tabi bu kadar benzerlik olur, boşuna bokta boncuk arama da diyebilirsiniz bu da hakkınızdır. Neticede noktayı çoğalttıkça çoğalttık ve biraz rahatladık. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E