KÜFÜR ÜZERİNE SÖYLEV

 KÜFÜR ÜZERİNE SÖYLEV

Yapacağınız kısa bir araştırma sonunda küfür ve argonun aynı kefeye konulduğunu ve tartışıldığını görürüz. Bu da var olana bakışımızı sorunlu kılıyor. Argo büyük oranda mecazilik taşır. Yani kapalı bir anlatımı vardır. Kullanılan kelimelerin çoğu kendi başlarına ayıp sayılmaz. Ve argo bir kesim tarafından kullanılan daha özel ifade şekilleridir. Küfür ya da sövgü ise açık bir şekilde ifade etme şeklidir. Bir kapalılık söz konusu değildir. Kullanılan söz kelime karşılığı olarak zaten ayıptır. Bu açıdan ikisi de ayıp sayılsa da ayrı tutulmalı ve ayrı ele alınmalıdır.

Küfür olarak ifade edebileceğimiz sözcükler "sik, sik-, sıç-, orospu, am, yarak, taşak, pezevenk, gavat, puşt ve amına koy-" şeklindedir. Bu ifadeler ve türevleri bariz bir şekilde sövgüdür ve hiçbir kapalılığa yer yoktur. Verdiğim örneklerden iki farkli ifade şekli olduğunu görebilirsiniz ki bunlardan birisi fiiller diğeri isimlerdir. Ve aynı zamanda ahlaksal ve cinsel şekilde de ayrılabilir. 

Bu örneklerin dışında kalan her şey argodur ya da cümle içinde küfre evrilir. Misal koy- fiili tek başına düşünülünce bu küfürdür şeklinde düşünülmez. Koymak önüne aldığı kadın cinsel organı ile birleşince küfür ifade eder. Becer- fiili ise yine tek başına sövgü değildir. Cümle içerisinde cinsellik çağrıştırdığı zaman sövgü anlamı taşır. Bu açıdan bakıldığında metnin bağlamı bazı kelimeleri küfür ya da argo olarak nitelendirmemize sebep olmaktadır.

Küfür sözcüklerinden olan sik- ve amına koy- fiileri erkek cinsel organı ile gerçekleştirilen fiillerdir. Yani bu genel olarak eril bir küfür olarak nitelendirilir. Sıç- ise bir alete ihtiyaç duymadan yapılabileceği için cinsiyetsizdir. Orospu, pezevenk, gavat ve puşt kişiye ahlaki olarak yöneltilir ve cinsiyete göre şekillenir.

Küfürler sik- ve amına koy- fiili bazında düşünüldüğünde erildir. Hem bunu yapan kişi mantıksal olarak erkektir hem de karşıdaki kişiyi tehdit eder. Ahlaki olarak bakıldığında da yine eril dili görürüz ama erkekler için de var olan küfürler söz konusu olduğu için tam olarak eril bir ifade diyemeyiz.

Eril bir içerik taşıyan küfürlere bakış açımız nasıl olmalı diye uzunca bir süre düşündüm. Neticede buna karşı bir feminist ve dilci olarak kafa yormam gerekiyordu. Eril bir dil diye her ne kadar yok saymaya kalksam da kullandığımı fark ettim. Yok saymam, yanlış olduğunu düşünmem beni engellememişti.

Böyle olunca kullandığım bağlamlara bakmaya başladım. Hep söylerim kelime tek başına anlam açısından bir şey ifade etmez bağlama bakmak şarttır diye. Bağlam açısından düşününce küfürleri bir erkek gibi kullanmadığımı anladım. Belki sinirlenince kullanıyordum ama başka duygular için daha çok kullanıyordum. Ama bu eril olduğunu değiştirir miydi?

Bu noktada belirli seçenekler var. Misal eril küfrü hayatımızdan çıkarmak. Tabi sadece çıkarmak yetmez muadili de gerekli. Ama sik- gibi bir fiilin muadili ne olabilir? Haydi onu da bulduk, bunun faydası nedir? Neticede dil yaşayan bir varlıktır diyoruz. Yapay bir şekilde şekillenmesi olanaksızdır. Yani zihinsel bir değişim olmazsa bu dile yansımaz ve kalıcılık olmaz. Yani, kısaca tutması için kesin olan şey zihinsel değişimdir. Kaldı ki var olan eril küfrün muadili dişil mi olacak yoksa nötr mü olacak? Dişil olması, eril düşünceyi tekrar üretmek değil mi? Nötr bir üretim yapsak yine aynı kapıya çıkmış olmuyor mu? 

Bir diğer seçeneğe bakacak olursak bu da anlam değişikliğine uğratmaktır ki günümüzde bu belirli ölçüde gerçekleştiriliyor. Bu anlam değişikliği nasıl olur? Kullanım bağlamından kopararak, kullanan kişileri değiştirerek olur. Sik- gibi siki olanın yapacağı bir fiili siki olmayan birisi kullansa bu kullanandan koparmak olur. Sadece kullananı değiştirmek anlamın değişmesini tek başına sağlayamaz. Bu fiili kullanan kişinin bağlamı da değişmesi gerekmektedir. Aksi taktirde fiil anlamını korumayı sürdürür.

Babalarımızı ele alalım. Siyaset tartışmalarında ya da trafikte aşırı sinirlilik halinde bu küfürleri kullanmaktaydılar. Bağlam tamamen sinirli olma durumu, kullanan kişi de eril bir kişi. Bağlam ve kişi bu küfrü tam da eril dile hizmet eder nitelikte kullanmış olur. Şimdi bir kadın çok şaşırma anında bu fiili kullansa bağlam ve kullanan değiştiği için anlam değişmeye uğrar. Eril çağrışım otamatik yıkılır ve zamanla evrilir. Bu müdahale doğal bir şekilde gerçekleştiği için dil bunu kabul eder hatta dil bunu kabul etmektedir.

Aynı şekilde amına koyarım son derece eril bir anlam taşımakta. Kadın cinsel organını darp etmek üzerine kurulu açık bir beyan. Ama son zamanlarda bunu herkes bir şekilde her an için kullandıkları için "aq" kullanımı bize başka durumları çağrıştırmaktadır ve anlam değişime uğramakta.

Böyle bir anlam değişimini zaten ataerki sürekli yapmakta ve biz de bunu kabul etmekteyiz. Oğul kelimesinin karşılığı ilk başlarda çocuk olarak geçmektedir. Zaman içerisinde oğul erkek çocuk olarak dilimizde anlam değişimine uğramıştır. Ya da feminist Mary Daly'in İngilizcedeki "he" ve "she" ifadelerindeki örneği gibi. "Ortaçağ boyunca he hem kadın hem erkek için kullanılan bir zamirdi. She, ortaya konulduktan sonra sadece kadınları niteledi. He, sözde kadını da içeren genel kapsamlı kullanılmaya başlandı. She kadını, he tüm insanlığı niteledi. Buradan subliminal olarak kadının insan olmadığı görüşü çıktı."

Yukarıdaki iki farklı dilden verdiğim örnekler ataerkinin dili nasıl değişime uğrattığını görüyoruz. Ve var olanı nasıl değiştirmemiz gerektiğine de kapı aralıyor kanımca.

İsim bazında var olan küfürleri ise sadece kullanım şeklini değiştirerek iyileştirmemiz mümkün. Ben kişisel olarak hayatımda sevdiğim kadınlara orospu diyorum. Birisi Hafize şuna orospu demiş deseler beni tanıyanlar artık Hafize o kişiyi çok seviyordur derler. Bu benim istemsiz bir şekilde yaptığım bir değişim. Mary Daly ise bunu sistemleştirmenin yolunu gösteriyor. Daly şirret, cadı, koca karı gibi kelimelerin aynı eril mitlerin kendi kahramanlarını tanımlarken yaptığı gibi büyük harfle yazılmaları gerektiğini bu sayede aşağılamak için kullanılan anlamların değitişrilebileceğini vurguluyor.

Bütün eril olan bir şekilde çağrışım ve imgeler bütünü.  Dilde bundan farksız değil. Bir kelime ilk kullanıldığında görünenle aynı anlamı taşır. Zaman içinde görünenler bir imaj oluşturur ve kelime ortadan kalkar. Kanımca var olan imajı bir kere kırarsak ve bu kırmadan sonra devam edersek kırılandan daha doğru bir imaja sahip olacağız. Yani dil yaşayan bir varlıkken ve küfür onun bir eklentisiyken onu ameliyatla çekip alamayız. İşleyen bir eklentiye habis bir ur gibi davranmak gerçeği görmezlikten gelmekten başka bir şey değildir. Gerçek ile bağı koparmak kendi kendimize çalıp oynamaya bener. Ne kadınlara ne de dile bir yararı dokunmaz. Zihniyet değişmeden kelimeler değişmez. İstediğimiz kadar sözlüklerden çıkaralım, var olmaya devam eder ki bu dilin doğasında vardır.

Asıl olan var olanı değişime uğratabilmektir. Yapamayacağımız şeyleri kendimize dikta etmektense yapabileceğimiz hâle sokmalıyız. Ben kendimi bir feminist ve dil bilimci olarak tanımlıyorum ve bu yazı hep eleştirilen eksik feministelere gelsin. Ve diyorum ki sikerler!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E