CORTAZAR'IN EVRENLERİ




CORTAZAR'IN EVRENLERİ: CİNAYETİ GÖRDÜM

Bu yıl yoğun olarak Latin Amerikalı yazarları art arda okuma şansım oldu. Her okumamda okuduğumu anlamaya çalışmaktan ziyade bir edebi çerçeve çizme amacıyla makale tararken buldum kendimi. Büyülü Gerçeklik, fantastik ögeler, Latin Amerika tarihi arasında debelenip durdum. Marquez, Borges derken son olarak Cortazar da düğümleri yavaş yavaş çözmeye başladığımı anladım.

Bu yazı sayesinde aslında Cortazar’ın evrenini kendimce somutlaştırarak diğer iki yazarın da evrenlerini somutlaştırmış olmayı umuyorum.

Büyülü gerçeklik denince aklıma Arjantin, Kolombiya gelse de aslında bu coğrafya için de pek yabancı bir durum değil. Sevgili Arsız Ölüm’le Latife Tekin bunu çok iyi bir şekilde zaten göstermiş.

Kısaca büyülü gerçeklik “yazarın, anlatıcının ve karakterlerin doğaüstünü sıradanmış gibi kabul etmeleri ve okuyucunun da bunu doğalmış gibi kabul edip sorgulamaması, gerçekliğin, gerçekçi ve büyülü durumlar arasında bir bütünlük sağlamış olması”dır. Bu tanımdan hareket edecek olursak Marquez’in romanları tam olarak büyülü gerçekliğin tanımıdır. Borges’in öykülerine baktığım zaman ise buna yakın ama bundan daha başka bir şey diye düşünüyorum. (Borges’in öykülerinde yeni bir tanıma ihtiyaç duyuyorum. Ama bunu başka bir yazıyla daha geniş bir şekilde yapmam gerektiğini hissettiğim için buna bu yazıda girişmeyeceğim.) Yani Borges de büyülü gerçekliği yakın bir isim fakat Cortazar büyülü gerçeklik dairesi içinde ifade edilemez gibi geliyor.

Neden edilemez geldiğini Cinayeti Gördüm adlı kitabındaki öykülerinden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım.

Kitabın ilk öyküsü Gece Yüzü Yukarıda. İlk birkaç paragraftan sonra hemen bir not düştüm “Ya rüyalar gerçekse ve gerçeklerimiz rüyaysa” diye. Kendimce harika bir öykü konusu bulmuştum. Öykünün sonunda zaten Cortazar’ın bunu yaptığını gördüm ve kendime çok güldüm. Bu öyküde Cortazar kabul ettiğimiz ve tam tersine çevirmeyi aklımızın ucundan dahi geçirmediğimiz bir gerçeğe işaret ediyor. Rüyalar gerçekse, gerçekler rüyaysa. Bunu çok düşündüm, daha evvel aklıma gelmemiş olmasına şaşırdım. Okumaya devam ettikçe daha birçok şeyin aklıma gelmemiş olmasına şaşırarak. Sarı Çiçek adlı öyküsünde ise “Ya hepimiz ölümsüzsek ve sadece birimiz ölümlüyse” diye düşündüm. Ölümlü olduğumuza öyle ikna olmuşuz ki aniden bunu tersine çevirmek ve üzerine düşünmek gerçekten yorucu oluyor. Axolotl öyküsünde ise kahraman sürekli seyrettiği axolotl ile yer değiştiriyor. Yazar bu değişimi yumuşacık yapıyor. Sürekli baktığınız bir şeyin aslında kendiniz olduğunuzu bir düşünün.

Yazar gerçeğe büyük bir kuşku ile yaklaşıyor ve tersine çevirip öyle bir evren kurguluyor. Tam bu noktada Cortazar’ın öyküleri bir nevi paralel evren öykülerine dönüşüyor. İşte bu yüzden büyülü gerçeklikten bambaşka şeyler sunuyor bize. Bahsettiğim öykülerde var olan durumlar gerçek üstü gelse de paralel bir evrende pekâlâ olabilir şeyler olarak düşünmek gerekir. Ya da sınırlı algımızla kavramış olduğumuz gerçeklik aslında farklı olmuş olsa Cortazar’ın gerçekliği asıl gerçekliğin yerine geçebilecek bir gerçeklik.

Paralel evrenler, farklı gerçeklikleri beğenmemiş olabilirsiniz. Bundan başka olarak Paris’te Bir Genç Hanıma Mektuplar öyküsünde sürekli tavşan kustuğunu söyleyen kahramanı ele alalım. Bu öyküde Cortazar kahramana kuşku ile bakmamızı sağlıyor. Olduğu gibi kabul etmemizi istemiyor. Ve niçin tavşan, acaba kahraman deli mi, diye sorular soruyorsunuz. Ya da Ele Geçirilen Ev’de evin ele geçirildiğine inanan kardeşlerin bir tür hayal ürünü ile uğraştıklarını hissettiriyor yazar. Ya da evi temizlemek istemeyen kardeşlerin bir tür kaçışı olarak görüyorsunuz.

Cortazar başta yaptığımız büyülü gerçeklik tanımına uygun şeyler yazsa da uygun bir şekilde hareket etmiyor. Yazılı her şeyin bir kuşkudan, bir sorgulamadan geçiriyor ve bizim de bu süreci takip ettiğimizi istiyor. Marquez’de olduğu gibi okuyup gitmiyoruz. Ya da Borgestekine asla benzemiyor.

Bundan ötürü ben Cortazar’ı paralel evrenler ve aklımızın oyunları arasında bir yere koyuyorum. Uçmak kaçmak dışında acaba diye kuşkuya düşüren yoğun öyküler. Büyülü gerçekliğin o tatlı esrikliğinden uzakta, alternatif bir gerçeğin sınırlarında yürüyoruz.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E