O YÜZDEN YAŞASIN CUMHURİYET

 O YÜZDEN YAŞASIN CUMHURİYET

İlk hatırladığım tarih 1999 yılıdır. Okula başladığım o yıl, öğretmen tahtanın sağ üst köşesine tebeşirle bu tarihi atardı. Aşağıya nöbetçi öğrencinin ismini yazardı. Sonraları tarihi nöbetçi öğrencilerin yazmasını istemişti. Çok büyük bir kaygıya kapılmıştım, perşembe ve salı günü çok nettir aklımda. Unutmak ne mümkün, bu tarihi nasıl hatırlamam.

Yine aynı yıl bir milli bayramda bütün okul sıraya girdik. Yanımızda kim varsa onunla el ele tutuşup bütün mahalleyi turladık. Mahalle; şehrin en ücrasında, ucuza alınmış konutlardan oluşuyordu. Halen devam eden konutların inşaatı dışında mahallede bir şey yoktu, mahalleyi mahalle yapacak. Çamur, toprak ve yağmur. Bu mahellenin çocukları birkaç yıl boyunca konutun birisinin ilk katında öğrenim görmüşlerdi. Sonra bir okul dikilmişti mahalleye. Mahallede en görkemli bina, eksiksiz tek şey bu okuldu. Orada dikiliyordu işte. Eğitime başlanmış, bayram gelmiş, ellerinde bayraklarla çocuklar yürüyorlar. Bu hatırladığım ve kendimi garip hissettiren bir gündü. 

Mahallede bazı şeyler hiç yoktu, bazı şeyler çok azdı. Sınıf kütüphanemizi hatırlıyorum, sonra okul kütüphanemizi ki çoğu zaman kapalı olurdu, gezici kütüphane vardı ve bir dergi alıp geri götürmemiştim. Bu da ilk kitap hırsızlığımdı, sonra küçük bir kütüphane açıldı iş merkezinin içine. Bu iş merkezi küçük odacıklardan oluşuyordu. İçinde pek de kitap yoktu. Çok sürmeden de kapanmıştı. Kimsenin evinde kütüphanesi yoktu, öğretmenin isteklerine kulak asan aileler de. Kendime ait bir kütüphanem ancak üniversitede oldu. 

Ailem ne yapabiliyorsa onu yaparak okuttu dört çocuğunu. Çünkü köyden gelmişler ve kentte işçi olmuşlardı. Sıradan halk çocuğuydular ve çocuklarının sıradan halk çocuğu olmasını istemediler ve çocuklarını eğitimli sıradan halk çocuğu olarak yetiştirdiler. 

Hep başarılı bir öğrenci oldum. Hiç burs almadım. Devletten aldığım krediler oldu ve bir de ailemin verdikleri. Devletten aldığımı halen ödemiş değilim. Bu devlet ile benim aramda uzayıp giden bir davadır. Kırgınlık ve yorgunlukla ona istediğini vermiyorum ve de o da bana vermiyor. Bu başka bir mesele. Kısacası devlet ve ailem dışında eğitim sürecime kimse dahil olmadı, buna çok memnunum.

Ailemden dini bayramları kutlamayı öğrendim, devletten milli bayramları kutlamayı. Kafam çok karışmazdı. Ama dengeye kavuşmam uzun yıllar sonra oldu.

Ücra bir mahallede büyümüş birisi olarak mahallede okulun varlığı benim teminatım oldu. Sonra lise ve üniversite. Burslu değil belki ama devlete borçlanarak okudum. Okuyabiliyordum. Ailemin gücünün yetmediği yerde devlete sığındım. Bu hikaye yüksek lisansa kadar sürdü. Ben hep çok çalışmanın isteklerimize ulaşmakta yeterli olacağına inanmıştım. Çünkü ikinci sınıfta okuduğum bir kitapta "Çalışan kazanır, elması kızarır." yazıyordu. Hep elmam kızarmıştı öyle ya da böyle. Ama yüksek lisansta bazı şeylerin öyle olmadığını gördüm. O yıl "Sıradan bir ailede yetişmiş birisi bu ülkede ancak buraya kadar okur." dedim. İlerisini ilk kez göremediğim bir zamandı. Çocukluktan bu yana hep öfkeme sığınmıştım ilk defa süngüm düşmüştü. Galiba o yüzden bıraktım yüksek lisansı. 

Şimdi afla yüksek lisansa geri döndüm. Ve sıradan halk çocukları için alınacak onca kitabın ücretini düşününce bu cumhuriyetin gerçek anlamda okuttuğu son çocuklar bizlermişiz gibi geliyor. 

100 yıl olmuş. Belki içi oyula oyula ama 100 yıl. Belki aksayan yerleri düzeltilmeden bir 100 yıl. Daha azına tamam diyerek belki ama 100 yıl.

O yüzden yaşasın cumhuriyet. Çünkü anladım ki cumhuriyet sıradan halk çocuklarının teminatıdır. Ve içi oyulmuş bir cumhuriyet sıradan halk çocuklarını öldürmektedir. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E